Mümtaz Soysal'ı biliyorduk, bilmesine de...
Kimlik sorununu "pasaportun var mı, yok mu?"ya indirgemesine...
Dersimlilere yapılan zulmü ve benzerlerini bir teferruat olarak görüp geçiştirecek kadar hissizleştiğine...
"Kemalizm tartışılamaz" deyip kestirip atışındaki aryan tonlamaya...
"Andımız çocukların güne iyi başlaması için bir ritüeldi" diyerek âlemi çocuk yerine koyuşuna...
Balçiçek İlter'in "Söz Sende" programında bir kez daha tanık olunca, fena oldum.
Gençlik yıllarıma yandım. Ülkenin kaybettiği zamana üzüldüm.
***
"
Hocaların hocası"ydı Soysal!
O bir şey söyleyince hem akademide hem de Ankara'nın siyaset tepelerinde akan sular dururdu.
Şaka değil, özgürlük denince, demokrasi denince, ortanın solu denince, anayasa denince akla ilk o gelirdi.
12 Mart Darbesi sonucunda bir yıldan fazla Mamak Cezaevi'nde kalışını; 70'lerin prestijli kuruluşu
Uluslararası Af Örgütü'nde yöneticilik yapışını,
İnsan Hakları Ödülü alışını hatırlıyorum.
Hele
Sevgi Soysal'ın "
Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu"ndan
Mümtaz Soysal'la evliliğe doğru yürüyüşünü hatırlıyorum da, dönemin edebiyat çevreleri nasıl çılgın bir heyecana sürüklenmişti.
***
Ancak işin gerçeği şu ki...
Mümtaz Soysal o zaman da üç aşağı beş yukarı bugünkü gibi düşünüyordu.
O hep biraz daha otoriterleşerek de olsa, çizgisine sadık kaldı.
Sorun onda değil, ülkenin
kültürel atmosferindeydi.
Beyaz Türkler'in aile içi iktidar çatışmasını (az çektirmediler birbirlerine de!)
demokrasi mücadelesi diye yutturan o atmosfere teslim olmuştuk.
O arada sağlı sollu binlerce genç sokaklarda birbirini vurmuş; 12 Mart darbesinden on yıl sonra 12 Eylül gelmişti.
Şimdi dönüp bakınca her şey o kadar acıklı geliyor ki!
***
"
Hocaların hocası" geçenlerde kendisiyle yapılan bir radyo bağlantısında da "
Tarihle yüzleşmek saçmadır. Tarihte olan olmuştur" dedi.
Geçmişteki hataları nedeniyle özür dileyen Batı hükümetlerine ve parlamentolarına da "
yeni yeni adetler çıkartıyorlar" diye kızdı.
Söylemeden geçemeyeceğim; "
ileri demokrasi" falan gibi
güncel siyaset cilalarına pek itibar etmem. Eyleme bakarım.
Fakat bu tip "
gerici"leri dinledikçe insan hakları ve demokrasi konusunda nihayet
ileri bir noktaya geldiğimizden kuşkum kalmıyor.