Pazartesi sabahı tv'yi açtım. Her kanalda okula yeni başlayan miniklerle yapılmış röportajlar vardı.
Yavaşça gözlerimi kapayıp kendimi zihnimdeki "zaman tüneli"ne bıraktım.
İstanbul'a taşındığımız için sadece iki ay gidebildiğim Bursa Namık Kemal İlkokulu'ndaki ilk günümü hatırladım.
Daha o gün anlamıştım; devlet karşı konulmaz kudretteki elleriyle beni ailemden teslim almıştı! Annemin buna uysal biçimde boyun eğişine şaşırdığımı bugün gibi hatırlıyorum.
İçimi bir üşüme duygusu ve öfke sarıvermişti.
Bir süre arkamı tahtaya dönüp oturdum.
Pencereden dışarıya; sokağa baktım.
Sonra sıra arkadaşımın sıcacık gülümsemesi sakinleştirdi beni.
Ne yazık ki, o sıcacık gülümseme iki ay bile geçmeden menenjit sonucu bizi terk etmişti!
***
Bildiğim şu...
Biz, bizden önceki ve bizden sonraki birçok kuşak
devletin projeleriydik.
"
Makbul vatandaş" olacaktık!
Okula başlamak,
hayattan devlete, aile terbiyesinden ideolojiye geçiş anlamını taşıyordu.
Anlayacağınız okulun temel işlevi "
hizaya sokmak" ve "
uygun adım yürütebilmek"ti.
Devlet hâlâ aynı kafada ama o devir kapanalı çok oldu.
Fakat çocukların yetişkinlerden yakalarını kurtarmaları imkânsız! Dünyanın düzeni böyle!
Bugün de çocuklar bir proje!
Sorumluluğu büyük ölçüde annelerin yüklendiği bir "
aile projesi" olarak yetiştiriliyorlar.
Okullar, bu projeye hizmet ettikleri sürece bir değere sahipler.
Toplumsal terbiye ise işin sadece süsü! Ne o eski büyükbabalar, büyükanneler kaldı, ne de sokaklar!
Ailelerin proje hedefleri ise kabaca ikiye ayrılıyor.
Hali vakti yerinde olmayanlar çocuklarının gün gelip "
yırtması"nı; hali vakti yerinde olanlar ise, çocuklarının gün gelip başka çocuklardan daha "
başarılı" olmasını istiyorlar.
***
Geçen yazdı...
Bir lokantada oturmuş bir şeyler yiyip içerken
karşı masadaki patırtı dikkatimizi çekti.
Okul çağının eşiğindeki bir oğlan çocuğu
canı yanıyormuş gibi bağırıp masaya vurmaya başlamıştı. Kimse başa çıkamıyordu.
Baba sonunda ayağa kalkıp hızla uzaklaştı.
Neden sonra anladık ki, oğlan
istediği meşrubat orada bulunmadığı için çıngar çıkarmış! Buymuş mesele!
Baba da çaresiz
(evet, artık böyle durumlarda babalar "çaresiz" kalıyor!) kalkıp yakınlardaki bir markette belki vardır diye, o meşrubatı aramaya gitmiş.
Merak ediyorum, o çocuk bu hafta okula başladığında ne yapmıştır? Arkadaşlarına da istediği yerine gelsin diye bağırıp çağırmış mıdır? Annesi acaba onun için nasıl bir "
başarı" programı planlamıştır?