Yeni moda... Hiç durmaksızın başkalarının kibirli olmasından şikâyet etmenin kibri! Nasıl da derin ve buruk bir duygudur bu; "Burada biz varken, onlara ne oluyor" burukluğu!
***
Vicdan diye bir şey varsa eğer, onu arenaya çıkartıp aslanlarla boğuşturarak yazık ediyoruz! Vicdan her derde deva bir "öz" değildir. Kırılgandır, ürkektir vicdan. O yüzden önce insaf gerekir, merhamet gerekir. Adalet gerekir. Hiçbir şeye inanmıyor ama vicdana inanıyorsan; bütün "ölçü"leri çiğniyor fakat vicdana sığınıyorsan, ya kendini ya da başkalarını aldatıyorsundur.
***
Şimdi bir de "senin vicdanın yok mu?" diyerek etrafa dayılananlar çıktı. Hani "bir bu eksikti!" diyeceğimiz türden bir garip hal! İyiliği bilen ve kötülükten sakınanlar bu şımarıklara şu gerçeği açıkça kanıtlamalılar: "Vicdanımız var, daha fazlası da..."
***
Modern zamanlar... Cesur (korkusuz ve atılgan) olmamız gerekiyordu. Kalktık, cüretkâr (saygısız ve saldırgan) olduk. Kötü oldu tabii!
***
Modern zamanlar... Tehlikeleri göze almamız gerekiyordu. Kalktık, iyi fiyata risk satın aldık! Kötü oldu tabii!
***
Modern zamanlar... Özgür bireyler olacaktık. Ama öyle bir yol seçtik ki, zihni medya tarafından teslim alınmış, bankalara borçlandırılmış, risklerle korkutulup güvenlik sektörüne yem edilmiş insanlar olarak en yalın özgürlüklerimizi bile kaybettik. Çok ama çok kötü oldu tabii!
***
Bazı şeyleri hakkıyla anlamak için insanın yaşını başını alması gerekiyormuş. Şimdi şimdi anlıyorum Ahmet Haşim'in şu mısralarını: "Bize bir zevk-i tahattur kaldı/Bu sönen, gölgelenen dünyada."
***
Bir eğitim başarısı ki, evlere şenlik... Her yaş ve baştan insan sevmeyen "
hümanist"ler yetiştirdik!
***
Âlem bir delikanlı tanıyorum: Her ağzını açışta ya "
aşkın matematiği"ni anlatıyor ya da "
toplumun matematiği"nden dem vuruyor. Fakat bildiğimiz matematikten hep sıfır çekiyor.
***
İlişkilerin mutlu hatıraları vardır. Aşkın ise sarhoşluk öyküleri!