Yıllarca milletin beynini yediniz. Memleketin dört bir yanı uluslararası komplo şebekelerinin oyun alanı oldu, diye...
Sol yapılanmaların, marjinal siyasetlerin, bazen zamanın ruhuna uygun olarak ana akım medyanın göz bebeği oldunuz.
Kitaplar yazdınız, bitmez tükenmez tv programları yaptınız, birbirinden karanlık internet siteleri kurup oralarda at oynattınız.
O kadar ki, size kulak verenler beyninizin yerinde bir istihbarat "chip"i bulunduğuna inanmaya başlamıştı.
Başımıza gelen ne varsa, "emperyalist tezgâh"tan veya "karanlık güçlerin oyunu"ndan ibaretti.
Zaten sosyoloji, ekonomi, kültür falan bir tür hikâyeydi!
Sandıktaki oyların, parlamenter demokrasinin de size göre bir önemi yoktu! Çünkü kaderimiz kapalı kapılar ardında, "birileri" tarafından çok önceden planlanmıştı, bu plan bozulmadıkça "kurtuluş" yoktu!
Ne yalan söyleyeyim, pek aldırmadım bu teorilere; hep bildiğim alanda kalıp sosyo- kültürel analiz çizgisini izlemeye gayret ettim.
Hatta gülmeyin ama...
Daha geçen kış "komplo teorilerini bırakın" dedim diye bir ulusalcı gazete yazarından hakaret yedim ve
"Türkiye'nin son on iki yılının açık açık uluslararası tezgâhlarla yönetildiği"ni öğrenmeye zorlandım.
***
Sonra bugüne geldik...
Aslında filmi 1 Mayıs'tan başlatmak gerek ya, Gezi olayları patlak verdi.
İki gün içinde işin rengi değişti.
Medya garip bir yanlış yaptı ve olayları haberleştirmekten kaçındı. Bu durum sosyal medyanın ortalığı velveleye vermesine yol açtı.
Ardından sokaklar hareketlendi
.
Belli trükler kullanılarak birikmiş öfkesi bilenen beyaz Türkler ayaklanmaya çağrıldı. Sonuçta toplum karpuz gibi ortadan ayrılmanın eşiğine geldi.
Fakat bu kadar çarpıcı gelişmeler karşısında
sizler; yani yıllar boyu her şeyi komplolarla açıklayanlar birden yön değiştirdiniz.
Çok ısrar edilirse, çok sıkıştırılırsanız...
Bir çalım atıp ya "
işin sosyolojisine bakmak gerek!" diyorsunuz ya da topu
Başbakan'ın üslubuna atıyorsunuz.
Anladık. Zihnimiz açıldı.
İlhami Işık 10 Haziran'da kaleme aldığı şu sözlerinde yerden göğe kadar haklıydı: "Dün Türkiye'deki her sorunu komplo olarak tanımlayan;
sivrisineğin sesinden bile komplo üreten, sol, ulusalcı ve muhafazakâr çevrelerin,
bu kadar bariz cereyan eden ve siyaseti dizayn eden operasyona basit bir rahatsızlık gibi bakmaları, ilginç değil mi?
(Hürhaber.com) Yok! Başka kanıtlar aramaya falan gerek yok.
Şimdi siz sus pussanız...
Dahası "
komplo"dan bahsedeni hemen susturmaya çalışıyorsanız...
Hatta çaktırmadan bir komployu örter gibi davranıyorsanız...
Olup bitenlerde hakikaten ulusal ve uluslararası bir "
numara" var demektir!
Nitekim, öyle!