"Bak, tıp ne güzel" diyorlar, "nasıl da mucizeler yaratıyor!"
Ama bakınca, tıp "güzel" de, biz değiliz.
Tıbbın mucizeleri hayat kurtarıp duruyor da, kurtarılan hayatlarda bir "iş" var mı, işte orası kuşkulu!
Artık daha uzun yaşadığımız da doğru! İyi de, yaşıyoruz da ne oluyor! Mesela şu tv denen "şeytan icadı" bizi oyalayıp serseme çevirmese geçen günlerimize "yaşamak" denir mi?
Yoksa eyvah!
Günümüzde "yaşamak" denen şey geniş yığınlar için sadece bu kadarcık mı!
***
Haydi
bedenimiz memnun, diyelim! İlaçlar, yeni teknikler, cerrahi, vs.
Ama
ruhumuz idare edemiyor!
O hep huzursuz, hep kaygılı.
Tıp alttan alta "
gel psikoterapiyle veya ilaç desteğiyle bu hayata katlanmanı sağlayalım" diyor.
Anlamsız mı? Hayır!
Anlamlı. Hele akut durumlarda mutlak
yararlı.
Ancak asıl istediğimizin ne olduğunu bilmeyen mi var!
Sadece "
psikolojimiz" değil, bütünüyle
hayatımız değişsin istiyoruz.
Hayatımız hep aynı kalıplar içinde kalacaksa;
şu bildiğimiz arzular seli ve baskılar düzeninde sıkışıp boğulacaksak; aynı hız ve hırs dünyası içinde çalışıp didinmeyi sürdüreceksek...
Bir ilaç gider, öteki gelir; bir terapiste veda edilir, yenisine güvenilir; kâh iyi, kâh kötü ömür tüketilir. Yalan mı!
***
Bir dakika! Bunlardan söz etmeyecektim ki ben!
Şu sıralarda "
Acı Reçete" adıyla sinemalarda vizyona giren
Side-Effects (Yan etkiler) filmini anlatacaktım.
Yönetmen
Steven Soderbergh ciddi bir entelektüel, biliyoruz.
Son filmlerinde "
büyük paraların döndüğü işlerden iyi bir şey çıkmaz" fikrine ağırlık veriyor.
Bir gariplik var! "
Acı Reçete"de Soderbergh'i korkutmuşlar sanki!
Kimler mi?
Anti-depresanlara ve anksiyete bastırıcılara milyarlarca dolarlık yatırım yapan
ilaç endüstrisi tabii ki.
Film önce müthiş bir
psikiyatrik ilaç endüstrisi eleştirisi ve sorgulaması olarak başlıyor.
Sonra birdenbire
Hitchcock özentisi bir filme dönüşüyor.
İlaç şirketinin piyasaya sürdüğü yeni anti-depresanın filmin kahramanı üzerindeki tuhaf yan etkilerini izlemeye başlamışken olay birden soğukkanlı biçimde planlanmış bir cinayetin tanıklığına dönüşüyor.
Neymiş? Yönetmen "
eski usul bir polisiye gerilim yapmak istemiş"miş...
Külahıma anlatsınlar!
***
Neyse...
Yeni bir haftaya başlarken bir de ben tadınızı kaçırmak istemem ama...
Şunları sormadan yapamayacağım: "
Durma, koş, yakala, akıllı ol, başar, geç kalma" deyip duran bir kültürel ortamda insan kendini nasıl "
iyi" hissedebilir?
Söyleyin, esas hastalık nerede? Hangi ilaç zihnimizde çınlayan bu sesleri kalıcı biçimde susturabilir?