Ünlülerin kansere yakalandıkları haberlerinin "şok... şok... şok" diye verilmesi tuhafıma gidiyor!
Fakat durup düşününce...
Belki de, diyorum, gazetelerin ve internet sitelerinin bu tavrı gerçekçi ve açık sözlüdür.
Dünyada 25 milyon kanserli varmış, Türkiye'de Sağlık Bakanlığı verilerine göre kanserli sayı- sı son yedi yılda yüzde yüzden fazla artmış... Kimse işin bu tarafıyla ilgilenmiyor zaten!
Tedavide başarı oranlarının yüzde doksanlara yükselmesi ve kanserin olağan hastalıklar sınıflandırmasına girmesi de gündelik hayattaki kanser algımızda bir değişiklik yaratmıyor.
Bu hastalığın lafını duyunca hâlâ ürperiyoruz ve moral bayraklarımızı yarıya indiriveriyoruz.
Yalan mı?
O yüzden geçen hafta "MFÖ'de şok" başlıklarını günlerce manşetten indirmeyen internet sitelerine hem kızdım, hem de onları anladım.
***
Fakat medyanın "şoklama" madalyonunun öteki yüzü de var.
Yakında zihinlerimiz iyice nasır tutacak. Çünkü o şok, bu şok derken "ortada haber de yok, heyecan da!" noktasına doğru hızla ilerliyoruz!
Dün mesela...
Manşetler arasında "Ünlü yıldızdan şok karar" başlığını görünce şaşkınlıkla değil, kendi kendime attığım kahkahalarla sarsıldım.
"Yıldız" dedikleri yıldız falan değildi ya, onu geçelim.
Ama "şok karar" dedikleri, magazin ünlüsü hanımefendinin eşinin işi dolayısıyla Dubai'ye yerleşmesiymiş, iyi mi!
***
Medyanın bombardımanına maruz kalan modern insanın tepki eşiği, duyguları, düşünceleri aşınıyor.
Üç gündür internetin en gözde haberi "sokak ortasında satırla adam doğrama" görüntüsüydü. Genç bir adam Bakırköy'de bir başka adamı satırla 25 yerinden parçalıyordu.
Klasik anlamıyla "şok" başlığıyla verilecek nitelikteydi bu haber. Ama ne haberin başlıklarında, ne de okur tarafından algılanışında şok vurgusu vardı.
Haber tık rekoru kırdı. Hiç sarsılmadan; dehşete düşmeden, üçüncü sınıf bir film gibi izlediler görüntüleri.
Belki asıl dehşet verici olan şey budur!
