Bir helikopter kazası düşünün ki...
Helikopterin seçilme ve kiralanma süreci bile karmaşık. İlk başta verilen ifadeler 1.5 yıl sonra değiştirilmiş.
Bir helikopter kazası düşünün ki...
Olayda kaybettiğimiz
gazeteci İsmail Güneş'in hem de pilotun telefonlarından gelen sinyallerle oluşturulan haritalar arama çalışmalarında kullanılmıyor. Genelkurmay'ın haritalarıyla bölge il jandarma komutanlığının ve TİB'in çıkarttığı koordinatlar arasında dağlar kadar fark var.
Düşüşten sonra hayatta olan ve saat 19.04'e kadar tam 16 kez aranan ve 12 kez telefon görüşmesi yaptığı kesinleşen
İsmail Güneş'in otopsi raporunda çenesinin kırık olduğu söyleniyor. Oysa eşi "
konuşmasında hiçbir anormallik olmadığını" ve rahmetli Güneş'in böyle bir şeyden söz etmediğini belirtiyor.
Dahası... 600 metre uzakta bulunan ve
19.04'e kadar hayatta olduğu kesinleşen Güneş'i 17.42'de enkazın 300 metre uzağına inen J kodlu arama helikopterinin personeli nasıl olup da göremedi?
***
Bir helikopter kazası düşünün ki...
Muhsin Yazıcıoğlu'nun sim ve hafıza kartları ortada yok!
Bir helikopter kazası düşünün ki...
Uzman
Kaza Kırım Ekibi bunun için ABD'de ayrı bir kurs görüyor ama ifadelerinde "
biz yeteri kadar donanımlı değiliz, anlamıyoruz" diyor.
Bir helikopter kazası düşünün ki...
Helikopterde bulunması gereken aletler yok. Hiç mi yoklardı, yoksa kaza yerine erken ulaşan "
birileri" tarafından sökülüp götürüldü mü?
Bu yazdıklarım
kuşku uyandırıcı bulguların sadece yüzde biri...
***
Değerli gazeteci
Köksal Akpınar'ın yeni çıkan "
Kanlı Çukur: Muhsin Yazıcıoğlu Suikastinin Perde Arkası" adlı kitabını okurken şaşkınlıktan küçük dilinizi yutacaksınız.
Ve insan olarak, elinizde bu kitap, oturduğunuz yerde
içinizi büyük bir utanç ve rahatsızlık kaplayacak!
Bana öyle oldu!
Şu çok açık:
Yazıcıoğlu ve Dink suikastlerinin üzerindeki perde kalkmadan bir parça da olsa rahatlamak imkânsız!