Çekip gitmek isteriz bazen.
Evden, işten, şehirden çekip gitmek...
Bırakıp gitmek isteriz bazen.
Eşi dostu, en sevdiklerimizi dahi bırakıp gitmek...
Ama yaşıyorsak eğer...
Hâlâ sağsak, hayattaysak yani...
Nereye gidersek gidelim beraberimizde götürdüğümüz tek bir şey vardır.
Yok! Zihnimizde dönüp duran düşünceleri, nereye gidersek gidelim hep aynı kalan duyguları, peşimizi bırakmak istemeyen arzularımızı kastetmiyorum.
Bedenimizden bahsediyorum.
Evden asla onsuz çıkamadığımız...
Bir kenara bırakıp da kuytu köşede "kafa"mızı dinlemeye bile çekilemediğimiz bedenimizden.
Ne onunla olabiliyoruz yani, ne de onsuz!
***
Geçen gün aynaya bakarken aklıma takıldı.
Ne tuhaf!
Her gün aynaya bakarken orada aynı şeyi görmeye çalışıyorum.
Onlarca yıldır.
Ama
değiştikçe değişiyor, farklılaşıyor. Bense o durmadan değişen şeye bakıp
aynı adamı gördüğüme emin oluyorum.
Böyle düşününce saçma. Hatta bayağı komik ama gerçek!
Yine de düşünsenize...
Aynada birdenbire
Woody Allen'ın suratını görsem, bir sabah gövdem
Kafka'nın "
Başkalaşım"ındaki gibi bir böceğe dönüşse...
Bedenimi "
kaçırdıkları"na değil,
aklımı kaçırdığıma inanırdım, değil mi!
***
Bu işe başladığımdan beri popüler köşe yazısı sınırlarını ihlal ettim. Genel eğilimlere hiç uymadım. Fakat şimdi kalkıp "kişisel hezeyanları yazıya dökmek de fazla" diyeniniz çıkar mı acaba?
Hezeyan değil! Bir hatırlatma!
Bedenimizin sağlık ve estetik sektörüne teslim edilemeyecek kadar değerli bir "
emanet" olduğunu bir kez daha hatırlatma isteği...
Son zamanlarda çok fazla "
benlik"ten, "
ruh"tan söz ediyoruz. İçi boşalmış aforizmalar, gitgide naylonlaşan bilgelik hikâyeleri falan... Oysa
ruhu terbiye eden de, "
terbiyesiz"leştiren de acıyla kıvranan, hazlarla kendinden geçen, yiyen, içen, çalışan
bedenimiz değil mi! Hani hep
cinsiyetimizi, kimliğimizi ve kişiliğimizi dert ediyoruz ya, bedenimizin üzerine kazınmış olmasalar, ne anlamları olur ki!
Daha geçen gün yapabildiğin nice şeyi şimdi yapamıyor olman mesela...
Öyle üzerinde şöyle bir durup geçilecek, iki ilaç alıp veya tv'de bir diziye takılıp zihinden uzaklaştırılacak kadar anlamsız işaretler mi?
Bize sadece
hastalanmayı veya
yaşlanmayı mı anlatıyorlar?
Hayır! Hayır!