Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Bizim çocuklara ne oldu?.. Obezite!

Bir yerde yüz küsur çocuk çığlık çığlığa koşup oynuyor, sulara batıp çıkıyorsa...
Kafası şişenler vardır, anlarım.
Bense sekiz yıl yaşadığım bir ilkokul bahçesine bitişik evimi hâlâ özleyenlerdenim.
Müdür beyin gereksiz toplu fırçalarını dinlemek zorunda kalmamı bir yana bırakırsam...
Sabahları o cıvıl cıvıl dünyaya uyanmak öyle güzeldi ki!
Ama durun, başka bir şey anlatacağım...

***

İki hafta önce aklıma esti, bir termal otelin havuzuna gittim.
Resepsiyondaki görevli yüzüme bir tuhaf baktı. Sonra içeriden gelen sesleri parmağıyla işaret edip "malum sömestr tatili, çok dolu" diye mırıldandı.
Çocuklar mı, diye sordum, kafasını salladı.
Sömestr tatili olduğunu unutmuştum.
Görevli "Esas kaplıca kısmına girersiniz, biraz küçük ama oraya çocukların girmesi yasak" dedi.
Girdim.
Büyük havuzun oraya girdiğimde gördüğüm manzaraya inanamadım.
Ben diyeyim yüz çocuk; siz deyin iki yüz çocuk; bağırış çığırış içinde havuzdaydı.
Hayır, hayır! İnanamadığım bu değildi.
Yaşları yediyle on iki arasındaki çocukların yarısından fazlasının basbayağı obez ya da obezitenin eşiğinde olduğu gerçeğiyle yüzleşmek inanılmazdı.
***

Bu bir örnek sayılmayabilir.
Ama çocuklarla kalabalık halde başka karşılaşmalarımı ve eşin dostun çocuklarının gidişatını birleştirince...
Gazetelerde görünce, başlığına bakıp geçtiğim "Türkiye'de iki milyon çocuk obez ve diğerleri de hızla obezleşme tehdidi altında" haberlerini hatırladım.
Okul kantinlerinde bazı yiyecek ve içeceklerin yasaklanmasını "işgüzarlık" olarak değerlendirenlerin kulağını tatsız biçimde çınlattım. Çünkü obezliği önlemek için her kurum üzerine düşeni yapmalı.
Biliyorsunuz, medyanın gazıyla ipin ucunu kaçıran "sağlıklı yaşam" ideolojisini sık sık eleştiririm. Paragöz sağlık sektörünün metabolizma hastalıklarını abarttığını düşünürüm.
Ama bir dakika!..
Çocuklarda gelişen obezitenin hafife alınacak bir yanı yok!
***

Esas konuya gelince...
O daha başka ve bana kalırsa, daha da ciddi...
O iki saat içinde şu gerçek bir kez daha kafama dank etti: Bizim çocukların asıl ruhları obezleşiyor!
Yalnız çılgın gibi abur cubur tüketmiyorlar.
Sanki havayı, suyu, mekânı, hazları, arzuları, başka ne varsa hepsini bir anda yutup sindiriyorlar.
Anne babalarıyla, akranlarıyla, yabancı insanlarla ilişkileri de "tüketici" bir ilişki olup çıkmış.
Bacak kadar çocukların egoları öyle şişmiş ki, eyvah! Şımarıklığın, mızıklamanın haddi hesabı yok!
Anne babalarına köle, tesisteki görevlilere ise yaratık muamelesi yapıyorlar.
Bedensel obezite zor da olsa iyileşir, hale yola koyulur.
Fakat şu ruhsal obez çocukların yetişkin hallerini düşünüyorum da, korkuyorum doğrusu!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA