Geçen hafta boyunca bekledim...
Bülent Ecevit belki bu kez...
Yani ölümünün altıncı yılı dolayısıyla medyada ciddi biçimde mercek altına alınır, geriye nasıl bir siyasi miras bıraktığı sorgulanır diye bekledim...
Gürbüz Özaltınlı'nın Taraf'ta çıkan "Bir 'halk kahramanı'nı hatırlamak" başlıklı yazısı dışında aradığımı bulamadım.
Ecevit lafının geçtiği her yerde Gülerce'nin "Kavakçı olayında Ecevit o çıkışı yapmasa darbe olurdu!" tartışması vardı.
İyi de, 28 Şubat, öyle ya da böyle, zaten darbe değil miydi?
***
DSP'liler
5 Kasım'da anma törenleri düzenlediler.
Bu törenlerde
Ecevit'in "
bizim iki gücümüz var; biri halk, diğeri hak" deyişini vurguladılar. 12 Eylül darbesine direnişini yücelttiler.
Ama tabii "nasıl oldu da liderliğe böyle eşsiz bir başlangıç yapan bir insanın siyasi kariyeri
böylesine acıklı bir kaosla son buldu?" diye sormadılar.
Eh, tören seviyoruz ama anma töreni dediğimiz şey ezberleri tekrarlamaktan öteye gitmiyor.
Bilmem ki, belki bir de "
anlama ve sorgulama törenleri" diye bir şey icat etmemiz gerekiyor.
***
Ecevit'in bir siyasi mirası var mı?
Var.
Birkaç sorudan ibaret bu miras!
Nasıl oluyor da, halkla yola çıkan, devlet iradesiyle durdurulup teslim alınıyor?
Devlet, milletin siyasetçisine nasıl çeki düzen veriyor?
Yoksa
toplumsal kaos, bitmeyen terör ve ara ara patlak veren
ekonomik krizler milletin siyasetçilerinin
devlet tarafından teslim alınmaları için devreye sokulan
manipülasyon araçları mı?
***
Bugünün gençleri için Ecevit yaşlı ve bitkin bir adam.
Bana sorsanız, Afyon'dan Konya'ya uzanan yol boyunca dağa taşa kazınmış "
Karaoğlan Ecevit" yazılarını; mitinglerde "
toprak işleyenin, su kullananın" sloganlarının bir ağızdan söylenişini unutamıyorum.
Bir de 1977 seçimlerinde hiçbir zaman halkın geniş kesimlerinin itibar etmediği CHP'ye
yüzde 41 oy kazandırması var.
Ama asıl olan, asıl üzerinde durulması gereken, Güneş Motel'den 2001 Krizi'ne kadar uzanan süreç...
Merve Kavakçı olayında da önemli olan "
milletin meclisi"nin
Ecevit'in gözünde meğer "
devletin meclisi" haline geldiğini fark etmemizdir!
Yine de o derin ve karanlık dinamikler
Ecevit'in huysuz ve isyankâr karakterine güvenememişti. Onu ölümcül bir hastalığa doğru iterek, iktidardan alaşağı ettiler.
Uzun lafın kısası...
Bülent Ecevit'i gerçekten anmak ve anlamak istiyorsak, bütün bunları mercek altına alıp sorgulamamız gerekiyor.