"Evinizin hemen yanında, böyle bir orman olsun istemiyor musunuz?"
Ali Ağaoğlu yemyeşil bir ormanın orta yerinde kameraya dönüp bize bu soruyu yöneltiyor.
Soru öyle gönül çalıcı ki, yeni konutlaşma trendinin temel problemini kolayca gözlerden saklayabiliyor.
Asıl soru şu olmalı...
Bu ormanın hemen yanı başında böyle evler, böyle camdan kuleler, böyle devasa betondan mahalleler istiyor muyuz?
***
1453 Maslak reklamları tv'lerde yayınlanmaya başladığından beri sosyal medyada oklar
Ağaoğlu'nun üzerine yöneldi.
Kişiliği ve tarzı eleştirildi. Oysa yapılan işle ve yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan "
Yeni İstanbul" ile müteahhitlerin kişilikleri ve özel hayatları arasında doğrudan bir bağ yok! Meseleyi o noktaya odaklamak
kendimizi aldatmak olur.
Büyük inşaatçıların...
Liberali de, muhafazakârı da...
Magazine açık ve hiperaktif bir hayat süreni de...
Hâlâ küçük bir çocuk gibi babasının dümen suyunda olan ve pek mazbut yaşayanı da... Üç aşağı beş yukarı aynı konutları yapıyor, aynı yapılaşma trendlerine bağlı kalıyor. İlginçtir, sürekli "
geleneksel şehir tasavvurumuz"dan söz eden siyasetçilerin iktidarda olduğu bir dönemde şehirlerimiz
yoksulları TOKİ'nin beton bloklarına, varlıklıları "
yaşam merkezleri"
ne kapatan bir konutlaşma trendine teslim oldu.
Tamam! Hangimiz teknolojik gelişmeyi ve yaşam kalitesi denen şeyi aramayız!
Ama "
akıllı binalar"da oturmaya başlarsak çok "
akıllı" bir hayata da adım atacağımızı sanmak, aptallığın dik alası olmasın sakın!
***
Bazen bütün şehri dolaşıp yeni semtlere bakıyorum.
Kuleler, kuleler, kuleler...
Oralarda yaşamanın; her sabah bir kuleden çıkıp her akşam bir kuleye girmenin
insan fıtratına uygun olduğuna beni kimse inandıramaz.
Hani reklamda
Ali Ağaoğlu önüne konan projeleri "
bu değil, bu değil, bu da değil" diye elinin tersiyle itiyor ve "
ben farklı bir şey istiyorum" diyor ya...
Biz ne istiyoruz peki? Ne istiyorduk?
Şimdi her yerde yükselmekte olan
kulelerden ve "
yaşam merkezleri"nden çok daha farklı bir şey değil miydi istediğimiz?