Reklamcılara ne oldu? Neredeyse reklam sektörünün kendine yeni bir misyon edindiğine inanacağım.
Güzel sözleri bozuk para gibi harcama; sağlam düşünceleri derme çatmalaştırma; değerleri değersizleştirme misyonu...
Toplumun kültürel değerleri karşısındaki öyle lakayt ve öyle hovardaca bir tutum içindeler ki, şaşmamak mümkün değil!
Haydi onların bu halini anladık diyelim.
Peki ya müşterilerine ne oluyor?
Nasıl kabul ediyorlar bu "yaratıcılık"tan uzak ve kültürel bakımdan akıllara ziyan reklam önerilerini?
***
Tam
Âşık Veysel'in o eşsiz ve derin anlamlar içeren "
Uzun ince bir yoldayım" türküsünün reklam şarkısına dönüştürülüp "
hizmetteyim gündüz gece" diye söylenmesinin şokunu atlatmaya çalışırken...
Bir başka reklam geldi.
İlk işittiğimde donup kalmama yol açan bir reklam.
Ünlü bir giyim firmamız ceketlerini şöyle pazarlayıp parlatıyor.
"
Ne ceketler gördüm içlerinde adam yok
Ne adamlar gördüm üstlerinde ceket yok."
Tanıdınız değil mi
Mevlana'nın sözünü? Sadece "
giysi"nin yerine göstere göstere "
ceket" gelmiş!
***
Reklamcı tanıdıklara sordum. Bir ikisi, "
başarılı iş" dedi; "
fena halde akılda kalıcı!"
Evet! Artık o firmanın adı kalıyor akılda, sözün anlamı yavaş yavaş buharlaşıyor.
İçimdeki şiddetli itiraza bakıyorum da, bende mi bir tuhaflık var?
Bu nasıl "
başarı" sayılıyor? Yoksa dinozor muyum ben!
Ama şunu biliyorum. Harcanıp giden güzel sözler ve düşüncelerin
geride bıraktıkları boşluğu doldurmak çok zordur.