Demlik tatlı tatlı fokurduyor... Akşamın lacivert örtüsü gökyüzünü boydan boya kaplıyor. Hava açık. Yıldızlar parıldıyor.
Birazdan dostlar gelecek. Belki gelirken lorlu kurabiye de getirirler.
Akıp giden günlerin sürekli başımızdan aşağı boca ettiği acılara kırgınız. Çocuklar ölüyorlar ve bu bizi kahrediyor.
Bazen biraz ilerdeki ağaçlara bakıyorum. Ağaçlar, bizimkinden çok farklı bir zamanın hikmetine uyarak büyüyorlar ve ne çok şey anlatıyorlar bize!
Arkada minicik bir sakız ağacı dikili. Düşünüyorum da, onun ömrünün ne kadar azına tanık olacağız.
Biz farklı bir yol izleyeceğiz bu akşam. Zihinlerimizin en uzak köşelerine dokunan bir sohbete dalıp gideceğiz.
Hem bu akşam, bir ağrımız sızımız yok.
Sonrası mı?
Sonrası sonra! Sonrası, Allah kerim!
İçimdeki duygu mu? Sevinç.
Şükür yani! Lütfu şükürle karşılama!
Gönülden coşkunun ta kendisi yani!
Yani sükûnet ve neşenin zarif beraberliği.
Eh, insanım. Huysuzum, huzursuzum. Bozulur bu duygu da elbet. Nihayetinde acılar, hayal kırıklıkları, itişip kakışmalar dünyası bu.
Ama şu an, ne güzel! Ne iyi!