Bir tatil kasabası...
Genç bir adam herkesin içinde yanındaki kadını yumruklamaya başlıyor.
Kadın bir yandan ağlarken bir yandan da kollarıyla yüzünü korumaya çalışıyor.
Karşı kaldırımda kalabalık bir tatilci grubu var.
İçlerinden iri yarı bir adam yolu geçip müdahale etmek için harekete geçiyor. Karısı tişörtünden çekiştiriyor kocasını: "Bırak ne halleri varsa görsünler!"
Adam duraksıyor. O zaman kadın daha kısık bir sesle diyor ki, "Başına bela alacaksın, üç günlük tatilde ağzımızın bütün tadı kaçacak!"
***
Bir tatil yöresinin pek gözde bir plajı...
Girerken epey para alınıyor. Şezlonglar için ayrıca para alınıyor. Hele kayalar ve deniz üzerine kondurulmuş pek hoş, "taht"lar var ki, ateş pahası.
İki çocuklu bir aile şezlonglara yerleştikten sonra su ve bir tabak karpuz sipariş ediyor.
İki saat geçiyor, karpuzlar gelmiyor.
Garsonlar ellerindeki tepsilerde bardağı 30 TL'den satılan kokteyllerle etrafta koşturuyorlar. Bir tabak karpuzla kimse ilgilenmiyor.
Neden sonra kadın bir servis elemanına "bir tabak karpuz ve içecek su getirmek bu kadar zor mu" diye soruyor.
Tartışıyorlar.
Koca kızıyor karısına: "Adamlarla tartışma çıkartıp benim başımı belaya sokma, sus! Şurada tadımız kaçmadan bir deniz keyfi yapalım dedik, işe bak!"
***
Ah, şu hazlarımız ve keyiflerimiz!
Bizi nasıl da
bencil korkaklar haline getiriyorlar!
"
Üç günlük tatil" için üç yüz altmış iki gün bozuk para gibi harcanmış ya...
Artık ne kadar
çirkinlik varsa...
Görmemiş, işitmemiş, hiç yaşamamış gibi yapmaya hazırız!
Bunu neden vurguluyorum...
Şundan...
Aslında
modern birey bütün hayatını bir "
tatilci" gibi yaşamayı; kendi memleketinde, kendi şehrinde, kendi mahallesinde bile bir
turist kadar "
uzak" ve sorumsuzca yaşamayı hayal ediyor.
E, bu da tabii bütün iktidarların işine geliyor.
***
Şiddet mi? Görmezden gel! Gördünse de yasını tutma!
Fikir mi? Sakın fikir yürütme! İlkokul ezberlerini tekrarla dur!
Hastalıklar, çaresizlikler mi? Aman, üzüntü veren şeylerden kaç!
Komşunun açlığı mı? Uyu gitsin!
Dünya yıkılsın ama yeter ki, senin şu "
üç günlük dünya"daki düzenin ve hayallerin yıkılmasın!
Ama nereye kadar?
Bu "
sarhoşluk"tan ayılmak için ateşin kendi evine düşmesini beklemek, akıl alacak şey mi?
Hayat "
tatil yeri" değil! Tatil yerleri bile!
(Not: Bu "turistlik" konusunu geçen akşam Ahaber'de Kaçış Planı'nda uzun uzun konuştuk. Pazar öğleden sonra programın tekrarı var. Aklınızda bulunsun!)