Eskiden bir kafeye oturduğumda... Ya cam kenarına yerleşir ve gelip geçeni izleyerek kahvemi yudumlardım.
Ya da mekânın kuytu bir köşesine yerleşip gazete dergi karıştırırdım.
Bu bir süreliğine zamanın rutin akışından kopmak gibiydi.
Şimdi ben de herkes gibi oldum! Daha siparişimi bile vermeden cep telefonumla oynamaya başlıyorum.
***
Dün de öyle oldu.
Bir kafeye oturdum ve ilk iş olarak
iPhone'umu açtım. Bütün kayıtlı uygulamalarda gezindim.
"Zen Bahçesi" uygulamasında durdum.
Şırıl şırıl su sesi ve ekranın bir yanından ötekine uçuşan kelebek gülümsetti beni.
Düşündüm de...
Dünyanın öteki ucundaki
Şenzen'de saat akşam sekiz sularıydı. Elimdeki aygıtı üreten
Çinli işçiler paydos edebilmişler miydi acaba?
Yoksa bazen
13 saati bulan mesaileri bugün de sürüyor muydu?
***
O sırada yanı başımdaki masaya üç genç oturdu.
İki oğlan hemen cep telefonlarını kavrayıp
oyun oynamaya başladı. İşittiğim gerilimli müzik ve çat pat seslerinden belliydi bu. Kız ise
ya mesaj ya da twitter yağdırmakla meşguldü.
Bir süre sonra birbirlerine ilgileri tümüyle söndü. Çünkü onlar için asıl keyif verici olan şey ellerindeki
mini bilgisayar niteliğindeki telefonlardı.
Ya Şenzen'deki yüzbinlerce işçi ne âlemdeydi?
***
Fabrikadan çıkıp koğuşlarına dönmüşler miydi acaba?
Demir ranzalarının altındaki masada bir şeyler mi atıştırıyorlardı?
Yoksa hâlâ
Foxconn' un üretim bandında çalışmaya devam mı ediyorlardı?
Kim bilir kaçı tam şu an tuvalete gitmek için izin almak üzere elini kaldırmaktaydı?
Şurası çok açıktı ki...
Çin'de iPhone üreten fabrikalarda çalışanların hayatı,
iPhone'un içindeki "hayat"ın yarısı kadar bile
renkli, canlı, oyuncaklı değildi.
***
Nasıl bir dünyada yaşıyoruz?
Böyle bir soruyu, hemen büyük laflar ve keskin fikirlerle cevaplamaya çalışmak yerine...
Önce durup
büyük resme...
Bizi birbirimize aynı anda yaklaştıran ve uzaklaştıran bağlara...
Bakmak gerek!
Mesela...
Soluk bir ampulün ışığı altında yorgun argın yatağa düşen ve
uzaktaki ailelerine sadece ekran ışığı yanıp sönen oyuncak iPhone'ları hediye gönderebilen işçiler olmasaydı...
Siz bir kafede tek başınızayken bile böyle kendinizden hoşnut ve keyifli dakikalar geçirebilir miydiniz?