Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları: Erkekler ve devlet

Erkekler ve devlet unutur... Kadınlar ve toplum hatırlar!.. Erkekler ve devlet unutturmaya çalışır, kadınlar ve toplum hatırlatmaya!.. Derin bir çatışmadır bu!

* * *

Devlet ve erkekler fotoğraftan ürker. Çünkü tören anları hariç "güçlü" görünmek zordur! Ve fotoğrafa kazınmış acıdan hiç hoşlanmazlar... Toplum ve kadınlarsa fotoğraf çektirmeyi de, fotoğraflara bakmayı da severler! Mutlaka göze "güzel" görünecek bir şeyler ararlar fotoğraflarda (kendileri olmasa bile) ve bulurlar! Hüzün ve acı varsa eğer, ondan da korkmaz, bir fotoğrafı upuzun bir hikâye gibi bağırlarına basarlar! Evet! Tekrar ediyorum: Çok derin bir fark ve çatışmadır bu!

* * *

Son günlerde ne çok havuz konuştuk, değil mi? Havuzlu villa mı, havuzlu site mi? Aklımız fikrimiz hep içine girilip yüzüyormuş gibi yaptığımız havuzlarda... Oysa taş çatlasa 150 yıllık bir tarihi var yüzme havuzlarının... Ya geçmişte alımlı bahçelerin bir köşesine kondurulan, içinde al renkli balıkların yüzdüğü, üzerinde nilüferlerin açtığı, suyu küçük bir fıskiye yoluyla değiştirilen güzelim süs havuzlarına ne oldu? Onlardan söz eden yok! Oysa nasıl hülyalı bir dünyanın parçasıydılar!

* * *

Jakuzi çağındayız, fıskiyenin yüzüne bakan yok! Şimdi Uzakdoğu'dan ithal zen su çarklarıyla meditasyon yapanlar bir fıskiyenin şırıltısının zihni nasıl dinlendirebileceğinden habersizler.

* * *

Bir arkadaşım gözlerini gözlerime dikip "senin hayata bağlılığına bayılıyorum" demişti. Söylediğinden tam da emin değildi belli ki ve asıl cevabı arıyordu. Durmuştum. Tıkanmış, susmuştum. Çünkü yıllarımı hayatla bağları koptu kopacak halde bir adam olarak geçirmiştim. Ben zaten "bağlanmak" tansa, vazgeçmeye eğilimli biriydim. Çoktandır hayatla aram iyi, şükür! Ama buna "bağlılık" denebilir mi? Emin değilim. Bağlılıkların hızla bağımlılığa dönüşmesinden korkarım... Ne yalan söyleyeyim; "hayata tutkuyla bağlılık" denen ve popüler kültür tarafından göklere çıkartılan ruh halini gördükçe... O doyumsuz görgüsüzlüğe, o katlanılması zor bencilliğe ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama hırsına tanık oldukça midem bulanıyor. Galiba, bir zamanlar yazdığım gibi, bir bütün olarak hayata değil belki ama birçok şeye derinden bağlıyım. Dışarıda, çöp tenekesinin yanı başında, susuzluktan ve açlıktan kavrulmuş halde gelip geçenlere kırgınlıkla bakan sokak kedisi var ya mesela... Ya da şu penceremin dibindeki söğüde, perdelerden içeri sızan güneşe... Cehenneme çevirdiğimiz şu dünyada başlarına geleceklerden habersiz koşup oynayan çocuklara bağlıyım.

* * *

Ben hayatı seviyorum. Bağlanmak başka!

* * *

Serseriler sevilirler ama serserilik asla sevilmez. Bir serseriye âşık olan kadının yaptığı ilk iş o erkeği "yol"undan çevirmeye çalışmaktır.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA