Hani Ekşi Sözlük hakkındaki yazımda "keşke hakaretin yüreğimizi lekelediğini bilsek" demiştim ya...
"Sen sanki hiç öyle yazmadın mı?" diye soranlar oluyor.
Söyleyeyim...
Geriye baktığımda görüyorum, yüreğimi hâlâ baskı altına alan ve beni utandıran laflar etmişim.
Şükür ki, pek az olmuş bu.
Yine de hakaret etmeyi hedeflemeden de olsa öyle kelimeler kullanmışım ki...
Haklı öfkemi gölgelemiş!
Öfkemin ve asıl derdimin önüne geçmiş!
Hani Nietzsche der ya; "ille de düşmanla karşı karşıya geleceksek kılıç şakırtıları duyulmalı!"
Hangisini tercih edersiniz? Galiz küfürleşmeleri mi, bir düellonun kılıç şakırtılarını mı?