Kravatlı beyler...
Hep takım elbiseler içindeler.
Onca koşuşturmaya ceketleri buruşuyor elbette! Yaka ceplerindeki mendil içeri doğru kayıyor. Nedense çok uzun tutmayı tercih ettikleri pantolon paçaları yerleri süpürmekten kir içinde kalıyor. Olacak o kadar!
Fakat çorapları sorun! Parlak ayakkabı ve iyi bir kumaşın arasında kısa konçlu, eprimiş, pürtüklenmiş çoraplar göze batıyor!
Asıl dikkat ettikleri şey sinek kaydı traş ve varsa eğer, saçların düzgün taranmış olması.
"Halktan biri"nin değil de, "halka yakın" bir seçkinin gözleriyle bakıyorlar etrafa. Hem gülen hem de etrafı tarassut altında tutan bakışlar bunlar.
Sohbetlerine gelince...
Eş dost arasında pek nükteliler! Nükteyi bilmeyen de memleket dolaylarından bir fıkrayla idare ediyor işi!
***
Ama gün gelip işler karıştığında...
Hesaplar sarpa sardığında...
O
"ağabey" edası, o nükteli konuşma yok olup gidiyor.
Yerini
takır tukur bir dil alıyor.
Kibirli ve saldırgan bir içerik hakim oluyor konuşmalarına...
Kim bu sözünü ettiklerim, anlamışsınızdır.
Siyasetçilerden söz ediyorum.
Günlerdir
Önder Sav'ın basına "
Kemal Kılıçdaroğlu operasyonu"nun arka planını anlattığı konuşmaları okuyup düşünüyorum da...
Onca yılın örgütçüsü tabii!
Nasıl kolayca haşinleşebildiğini; nasıl bir anda bütün bir ahbaplık tarihine sırtını dönebildiğini; yürürken çimenleri ezmekten hiç gocunmadığını hemen anlıyorsunuz!
Hele şu lafı var ki...
"Bazı belediye başkanlarını haşladım... Kim bu Mehmet Sevigen de, onun talimatıyla otobüs kaldırıyorsunuz, dedim."
***
Sakın siyaseti ve siyasetçiyi eleştirdiğimi sanmayın!
Başka bir sorunun altını çizmek için önünüze bir tablo koyup düşünmenizi istiyorum.
Ve
bu açıdan CHP'lisi, AK Parti'lisi, MHP'lisi fark etmiyor.
Sav veya başka biri...
Hepsi yüksek bürokratlara benziyorlar. İkiz gibi!
Sözleri, duyguları, duruşları, kılıkları... Aynılar!
Apoletsiz "üniformaları"nın altında derin bir hiyerarşi ve kibir saklanıyor.
"İnsansız" bir dünya sanki!
Bu ülkede atanmışlarla seçilmişlerin bu kadar korkunç biçimde birbirlerine benziyor olmaları çok şey anlatıyor, anlayana...
Peki
bu antidemokratik ve hoyrat çemberi neresinden başlayıp kırabiliriz?
Takım elbiselerini, kravatlarını, ceketlerini üzerlerinden atmalarını istesek mesela!..
Kendilerini bir parça
"çıplak" hissetmelerinin faydası olur mu?
Hıh! Benimki de saflık işte!