"Dünyaya önceki gelişimde..."
Bu lafta büyüleyici bir yan var. Çünkü öyle bir inanış ki bu...
Şu hayatımızın biricikliğini ortadan kaldırır. Upuzun bir tespihin küçücük tanesi yapar onu.
Ama bütün vahiy dinlerinin reddetmesine rağmen reenkarnasyon inancının asıl çekiciliği hikâyesindedir.
Bir ruhla birçok bedende birçok hayat yaşamak.
Bu başlı başına bir hikâyeler pınarıdır ve insanoğlu hikâye "yazmayı" sever.
Şimdiki "pırıltısız" hayata "önceki hayatlar" dan sıkı bir cila çekme imkânı verir. Özellikle tuzu kuru sınıfların zengin fakat "ruhsuz" hayatlarına çağları aşıp gelen çok renkli(!) bir "ruh"un gücünü ekler.
O yüzden işte...
Kadim Mezopotamya inançlarının hâlâ hükmünü sürdüğü yörelerdeki "ruh göçü" folklorunu bir yana bırakırsak...
Reenkarnasyon inancı zaman zaman alevlenen bir popüler kültür modasıdır.
***
Geçende okudum.
Bennu Gerede ve
Cem Büyükhanlı çifti "geçmiş hayatlarımızda eski Mısır'da birbirimizi tanımış ve ayrılmışız, nihayet bu hayatımızda da buluştuk" demiş.
Buram buram aşk kokuyor bu söz. Tamam!
Fakat reenkarnasyondan dem vuran herkesin
geçmişte Mısır'da yaşadığına da inanmasına ne demeli!
"Taş Devri çağında bir mağara adamıydım" veya
"daha önce beş kez gelmişim yeryüzüne, hepsinde de medeniyetten uzak yerlerde" diyen birine hiç rastladınız mı? Ben rastlamadım!
Allahtan, Bennu Gerede
"Mısır Prensesi'ydim" dememiş!
Çünkü bu neredeyse kural gibidir. Özellikle kadınlar "önceki hayatları"ndan birinde ya
Kleopatra'dır ya da
Nefertiti! Aşağısı kurtarmaz!
Bu tavır
"biz eskiden zengindik" veya
"göç etmeden önce, geldiğimiz yerde çok tanınmış güçlü bir aileydik" masallarını torunlarına anlata anlata kendisi de inanan büyükannelerin halini çağrıştırıyor bana.
***
Her inanca saygım var.
Ayrıca inançların antropolojisi özel ilgi alanım. Onların tuttuğu
aynada insanın derinliklerini gözlemlemeye çalışırım.
Fakat şunu söylemeliyim...
Spiritüalizmle fazlasıyla içli dışlı olduğum henüz yeniyetmelik çağımda fark etmiştim ki...
Modern maneviyat arayışları içersinde ilahi düzenin sonsuz yaratıcılığını kavramaktan ve
derinlikten en uzak, hatta en acımasız olanı reenkarnasyoncu tekamül teorisidir.
Öyle ya... Her yeryüzüne geliş bir öncekinin eksikliği, başarısızlığı ya da günahı üzerine kuruludur. Tam da bu yüzden
bugünün adaletsizliklerini, eşitsizliklerini, yokluk ve yoksulluklarını onaylayan bir tekamül düşüncesine dayanır.
(Ne gariptir ki, reenkarnasyoncu spiritüalistler içine düştükleri bu yanlışın pek farkında değildirler.)
Bir dakika!..
Reenkarnasyona inananların
antik Mısır sevgisi üzerinde duracaktım, bambaşka yerlere geldim.
En iyisi, konu dolambaçlanıp yanlış anlamalara yol vermeden burada durmak!