Hayırdır inşallah! Kısmetimiz Hıncal Abi'yle tartışmaktan açıldı. Ben bir konuya iki satır değiniyorum; o hayli tuhaf tezlerle dolu kocaman bir yazı döşeniyor. Sonunda iş ister istemez tartışmaya dönüşüyor.
Bir dakika! Baştan anlatayım...
Hani Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu "iki saat televizyonu kapatın, Kuran okuyun" tavsiyesinde bulundu da, medyanın bir bölümünde "laik devlette böyle şey olur mu?" gürültüsü koptu, hatırlayacaksınız.
Ben de demiştim ki, "Diyanet İşleri diye bir makam varsa, o makamda oturan kişinin topluma kuran okumasını tavsiye etmesinden daha normal ne olabilir? Var mısın Yok musun veya Aşk-ı Memnu seyredin diyecek değil ya..."
***
Geçen Cumartesi gazeteyi elime alınca doğru okuyup anladığıma karar vermek için gözlerimi ovuşturup durdum.
Hıncal Abi'ye göre...
Diyanet İşleri Başkanı her gece yarım saat Aşk-ı Memnu gibi klasikleri okuyun, diyebilir ama "
Kuran okuyun" diyemezmiş.
Diyanet İşleri Başkanı "
bu ülkede inanan, inanmayan için her türlü ruhsal düşünceyi organize eden kurumun başı" ymış. (Buradaki tuhaf kavramsal tanımlama ayrıca ele alınmalı!) İnançlısı varmış, inançsızı varmış... O yüzden Başkan vatandaşları ayıran söylemler içinde bulunamazmış.
İstanbul Müftüsü olsa "Kuran okuyun" diyebilirmiş ama
Diyanet İşleri Başkanı diyemezmiş. (Abi bilmediğin şey değildir ya, yine de hatırlatayım; vaizi, imamı, müftüyü Diyanet kurumu tayin ediyor. Müftülüğe gidip kapısındaki tabelaya bakarsan, orada "Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul Müftülüğü" yazısını göreceksin!)
***
Aslında bu konuyu uzatmaya hiç niyetim yok!
Gerek de yok!
Her şey bir yana,
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 22.06.1965 tarihli "kuruluş ve görevleri yasası"nın birinci maddesine bakmak bile yeterli.
"
İslam Dini'nin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek;
din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur."
Gayet açık, değil mi?
Ha! Tabii işin şu yönü de var.
Devletin kurucu ilkelerinin vaaz ettiği gibi
gerçekten laiklik olsaydı bu ülkede...
Diyanet kurumu diye bir şey olamazdı! Olmamalı!
Haydi oldu diyelim...
O zaman bu kurumun
üzerine düşen bütün görevleri Sünni Hanefi mezhebi sınırları içinde gerçekleştirmesinin doğru olmadığını söyleyebiliriz.
Fakat güncel durumu bir çıkış noktası sayacaksak...
Diyanet İşleri Başkanı'nın "
Kuran okuyun" tavsiyesinden rahatsız olmanın anlamı yoktur.
Hatta diyebiliriz ki, böyle tavsiyeler Diyanet'e yasayla verilmiş görevlerdir.