Okan Bayülgen... Dilinden "pozitif enerji" lafını düşürmeyen; "evrene ne veriyorsan, evren de sana onu verir" diyen; küçük sevinçlerin büyük mutlulukları tetikleyeceğine inanan kadın konuklarıyla bazen tatlı tatlı dalgasını geçiyor hani...
Bazen de saldırgan bir üslupla aşağılıyor onları...
Ve her seferinde yakınıyor "yahu bu saçmalıklara inanan kadınlar ne kadar çoğaldı" diye...
Neden peki?
Okan ya da benzeri düşünceler, duygular içindeki erkekler hiç içlerinden bunu soruyorlar mı?
Babaannelerinin muskalı, adaklı yaşamlarıyla modern şehirli eşlerinin yeni hurafeleri arasındaki bağı merak ediyorlar mı?
Ben kendi adıma durup düşünüyorum: Yoksa, diyorum, bize bir şey mi anlatmak istiyor kadınlar? Çok temel bir şey...
***
Geçen gün bir tanıdığım son zamanlarda kadın arkadaş grupları arasında dolaşıp duran gizemli bir
e-mektubu gösterdi.
Hem spiritüel kisveli hem de fena halde maddi arzuları kışkırtıcı gizemli mektup zincirlerinin bir halkasıydı.
"İstemezseniz, olmaz!" diyordu.
"Varlığınız inançtan oluşur ama bunu fark etmemişseniz, evrenin size sunduğu hediyeleri de fark etmezsiniz" diyordu.
Hele mektuptaki
"bırak, ruhun özgürce dans etsin, dua etsin, sevsin" sözleri yok mu!
Okuyunca buruk biçimde gülümsememek elde değildi. İşin ilginç yanı, gündelik dertlerinin batağında boğulan birçok kadının bu sözlerle ferahlamasıydı.
Peki bütün bunlara burun kıvıran erkekler akıllı da, bu kadınlar aptal mı?
Bu
"saçmalıklar"ın gerçek kaynağı ne?
***
Geçmişte
erkeklerin akıl ve mantıklarının eninde sonunda zalim saraylar inşa ettiğini görüyordu kadınlar.
Testosteron salgısının korkunç savaşlarda dökülen kanla akrabalığının farkındaydılar.
Buna karşı hurafelere sarılıyorlardı.
Akılcı fakat berbat bir dünyaya ancak
hurafelerle süsleyerek katlanıyorlardı.
Şimdi de postmodern hayatın
ruhlarımızı kurutan hayal düşmanlığına ve
hesap kitap mantığına karşı
"modern hurafeler"le direniyor kadınlar.
Çocuksu şeylere inanıyorlar bazen.. Doğru!
Zaman zaman iç bayacak kadar saçma düşüncelere büyük prim veriyorlar... Evet!
Ama kabul edelim ki!
Arzu denen şeyi cinsellik alanına hapsetmiş...
İyi niyeti gündelik işlerden kovmuş...
"Aklı"na müptela olmuş fakat
"kalbi"ni unutmuş
"erkek dünyası"na karşı...
Sıkı bir direniş bu.
(Not: Tabii şu "Pozitif enerji" inancını ve geyiğini de ciddi biçimde analiz etmenin zamanı geldi. Başka yazılarda artık!)