Geçen gece birden aklıma düştü. Yahu Mazhar Alanson yazımda sözünü ettiğim sinema Kızıltoprak Stad değildi ki!
Hafızam yanılttı beni!
Kırmızı pantolonlu delifişek Mazhar'ın sahnede basılmadık yer bırakmadığı konser Kızıltoprak Kent sinemasındaydı.
Fuayesinde taşra kasabalarının çay bahçelerini andıran bir şelale vardı. Suların şakırtısı film başlayıncaya kadar sürerdi.
Delikanlılık çağımın depresyon ve can sıkıntısı anaforunda bir parça nefes almak için kendimi Kent sinemasının 14.00 matinelerine atardım. Seyrettiğim filmler bazen ilaç olurdu bana, bazen yaralarımı kaşırdı.
***
Aslına bakarsanız, bizim
hayatımızın orta yeri sinema salonlarıydı.
Sadece seyrettiğimiz
filmler değil, gittiğimiz sinemalar da derin izler bıraktı.
Günümüz kentlerine baktığımızda...
Duygu dünyası ve zihin haritası oluşumu açısından temel olarak
üç farklı kuşağın yaşadığını söylemek yanlış olmaz.
1. Sinema salonlarında büyüyenler.
2. Televizyonun penceresinden dünyaya bakarak gelişip serpilenler.
3. İnternet ve iletişim teknolojilerinin "dünya"sına gözünü açanlar.
***
O gece aklım "
benim sinemalarım"a takılınca, kalkıp çalışma masamın üzerinde okunmayı bekleyen
"Suadiye, Suadiye" adlı kitabı karıştırmaya başladım.
Neden mi?
Çünkü bende iz bırakmış
sinemalardan biri de
Şaşkınbakkal'daki Atlantik Sineması'ydı.
90'lara kadar varlığını sürdüren bu sinemanın adının nereden geldiğini hep merak ederdim.
Belki yıllar sonra şimdi...
Cüneyt Altunç'un eski Suadiye'yi anlattığı bu güzel kitapta cevabı bulabilirdim.
(Heyamola Yayınları, İstanbulum dizisi.)
Nitekim buldum da...
***
Olay şu...
Ahmet Koşar daha kimseler yokken, etraf çayır çimenken gelip bugün Marks& Spencer mağazasının bulunduğu noktada bir
bakkal dükkânı açmış!
(Semtin adı da ondan mı geliyordu acaba?)
İşleri yaver gitmiş. Bir yandan semt gelişip büyürken
Ahmet Bey de armatörlüğe soyunmuş. Gemi almaya
Danimarka'ya gittiğinde kaldığı otelin adı
Atlantik'miş.
Artık nasıl bir hatırası kalmışsa, 1966 yılında eski bakkal dükkanının olduğu yere inşa ettirdiği sinema salonuna da bu adı vermiş!
Neyse... Şu güncel patırtının ortasında kim okuyacak bunları!
Oysa daha sözü edilecek ne sinemalar var:
Kadıköy Reks, Opera, Süreyya ve tabii ah, o eşsiz Beyoğlu
Emek sineması...