Görünen o ki, Türkiye'de siyaset artık şu temel ayrıma dayanarak belirlenecek: Ya çözümsüzlükleri "idare etmek" ya da çözümü yönetmek! Her iki taraf da sandıkta kaybeder! Ama sadece ikinciler sayesinde ülke kazanır.
Ne zaman "beni anlamıyorlar ya, ona yanıyorum" diyen birini görsem, içimden ya da dışımdan şu soru geçer: Sen kendini anlamaya yanaşıyor musun? Buna niyetin var mı?
***
"İsa dedi ki, âlemi tanıyıp da kendi nefsinden cahil olan, manevi makamdan da mahrum olur." Toma İncili'nden. Kabul edilmemiş, yani kanonik sayılmamış İncillerdendir. İslam tasavvufu ve irfanına çok yakın bulunur.
***
Adamın sürekli kaybolup duruşunu ve onu seven kadının özlemle bekleyişini anlatan
Zaman Yolcusunun Karısı filminden çıktığımda... Zihnimde bir kez daha şu düşünce dallanıp budaklanıyordu: Aşk beklemektir! Ya da Roland Barthes'ın söyleyişiyle "âşığın kaçınılmaz kimliği yalnızca budur:
Bekleyen!"
***
Beklemek dünyanın verili düzenine direniştir... Ama aynı zamanda bir
hipnoz halidir beklemek. Kıpırdayamazsın! Durumunu, yerini değiştirmeye kalktığında üzerine çöken ağırlık seni vazgeçmeye yöneltir.
***
Hayır! Hep özlem ve bekleyiş açısından bakmak doğru fakat kısır kalabilir. Oysa bambaşka bir yere de pencere açıyor
Zaman Yolcusunun Karısı filmi!.. O da şu: Aşk imandır! "Dinden dönene" ya da sonsuza kadar! Filmin kadın kahramanı Clare 6 yaşındayken de 40 yaşındayken de sevdiği adama inandı. Evet, isyan etti zaman zaman. (Filmin afişlerinde öykünün içeriğine göre biraz çiğ kalan "kaybolmayan koca istiyorum" lafı bundan!) Çoğu kez beklemekten yoruldu Clare. Yalnızken ürktü, korktu. Ama sevgilisinin yalan söylemediğinden, gerçekten bir "zaman yolcusu" olduğundan hiç kuşkulanmadı.
***
Laboratuar ortamında küçük çocuklardan, renk skalası içinden tercih yapmaları istendiğinde her defasında ilk tercihleri sarı renk oluyormuş. (Primary Colours, A. Thereoux) Desenize, sarışın kadınların gördüğü rağbet bundan! Erkeklerin içindeki "koca bebekler"e hitap ediyorlar!
***
Facebook ne işe yarıyor? Onca duvar yazısı, onca video, onca iddialı laf... Ne kadar ırkçı olduğunun pek farkında olmayan ırkçı arkadaşlarımızın ne çok olduğunu, faşizmin bu toplumda nasıl sıradan bir şey olup çıktığını net biçimde anlamaya yarıyor.
***
Facebook ne işe yarıyor?.. Kalabalık toplamanın davayı haklı kılacağına inanan, en çok taraftar toplayanın en haklı olduğunu düşünen yaşı olgun zihni ham insanların ne kadar fazla olduğunu anlayıp karamsarlığa kapılmaya yarıyor.
***
İnanmak ile inandırılmak ne kadar farklı şeyler Yarabbim! İkincisi aşkta da meşkte de sadece taklitler üretiyor.