Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

1420. Sokak, usta işi bastonlar ve çipura neşesi

Yazdan arta kalmış bir öğle vakti...
İzmir'in Kahramanlar semtindeyim.
Asma çardaklarının kaldırımları gölgelediği ara sokaklarda...
Köşedeki gevrekçinin önünde iki genç...
Boyoz mu alsalar, yoksa gevrek mi?
Oto elektrikçisinin çırağı ustasından günün ilk fırçasını yiyor.
Yüksek topuklarının üzerinde Beren Saat gibi sürüklenen genç bir kadın bütün gözleri üzerine toplayarak geçiyor.
Ben Gündüz Usta'yı arıyorum.
El işi bastonlarının ünü yurtdışına kadar uzanan Gündüz Cangir'in dükkânını..
Çünkü el işçiliği, zanaatkârlık büyülüyor beni.
Metal, ahşap, taş veya benzeri malzemelere günlerce uğraşıp "hayat" veren insanları dervişlere benzetiyorum.

***

"İmaj her şeydir" çağındayız ya...
Benim bile gözlerim uzaktan dikkatimi çekecek bir vitrin arıyor.
Oysa bu sokaklarda galeta fırınları, derme çatma emlakçılar, çay ocakları ve kriz kurbanı boş dükkânlardan başka bir şey yok!
Tam o sırada...
1420. Sokak'ta küçücük bir dükkânın dibindeki tezgâhın üzerine düşen ışık gözüme çarpıyor.
Çok sonra vitrindeki bastonları fark ediyorum.
Kartal ve at başlı bastonlar...
Üzerine antika cep saati kondurulmuş bastonlar...
***

68 yaşında Cangir.
İzmir Kemeraltı'nda 35 yıl kitapçılık yapmış.
O günlerden sakladığı imza günleri fotoğraflarında kimler yok ki!
Azra Erhat, Halikarnas Balıkçısı, Can Yücel...
"Bir gün kitapevinde otururken" diye anlatıyor Cangir; "bir dostum tamir etmem için aile yadigârı bastonunu getirdi. Elimden böyle işler geliyordu. Galiba maceram o gün başladı!"
O kadar ki, gün gelmiş, Devrek'e gitmiş Gündüz Cangir, baston işçiliğinin ustası Münteka Çelebi'den el almış.
***

Çitlembik, ceviz, kızılcık, deli zeytin, ahlat gibi ağaçlardan çıkan kuru dallar bu küçük dükkanın daracık tezgahında şık bastonlara dönüşüyor.
Ama sadece baston yapmıyor Gündüz Cangir! Aklına estiğinde becerikli elleri sedef işçiliğine kadar uzanıyor.
Hele dükkânda onun elinden çıkma bir fayton maketi var ki, gözlerimi alamıyorum.
Sade kahvesini içip veda ediyorum ustaya.
İzmir'in sokakları, caddeleri, meydanları beni bekliyor.
Fuar tarafına doğru yürüyorum.
Karşıdan zorlukla yürüyen bir ihtiyar geliyor. Elinde bir naylon torba. Huysuzluk çizgileriyle dolu yüzü nedense pek neşeli!
Köşedeki gevrekçi ona takılıyor; "Hayrola baba, bugün keyfin yerinde bakıyorum!"
"Hah!" diye bir ses çıkartıyor ihtiyar, sonra elindeki torbayı işaret ederek; "bizim balıkçıdan bir çipura kaptım!"

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA