"Garip şey" dedi arkadaşım; "yurtdışındayken ilişkimiz müthiş bir aşk olup çıkıyor. Buraya dönünce tam tersi! Kafam karıştı. Oysa ben onunla evlenmeyi planlıyorum."
Havadan sudan konuşurken birdenbire yeni ilişkisine getirmişti lafı. Belli ki bir sıkıntısı vardı.
Fakat erkeklerin dertleşmeleri kadınların kendi aralarında hemen bir "grup terapi" ortamı kuruvermesine benzemez.
Oysa biz erkekler ya çok basmakalıp konuşuyoruz ya da konuyu en haşin yerinden deşmeye kalkışıyoruz.
O yüzden suskun kalmak istedim.
Ama ağzımdan şu cümle çıkıverdi: "Yabancı ülke bazılarımız için yabancı bir evren gibidir. Başkalarının ne diyeceğinin, nasıl bakacağının önemi kalmaz orada!"
Arkadaşım "evet!" dedi, "sevgilim tam da böyle davranıyor!"
O zaman sordum: "Seni esas olarak rahatsız eden ne?"
Cevap hızla ve titreyen bir sesle geldi: "Alttan alta sürekli eleştiriyor beni. Ha, bir de eş dost arasındayken ilişkimiz yokmuş gibi bir tavır takınıyor. Ne bileyim, sanki beni beğenmiyor gibi!"
***
Arkadaşımı dinledikten sonra düşündüm de...
Farkında mısınız?
Hâlâ
Hamlet gibi kuşkulanıyoruz..
Hâlâ
Macbeth gibi içimizi kemiriyor iktidar hırsı. Hani ipin ucunu bir bıraksak, mahvolacağız..
Bizim kıskançlığımız
Othello'nunkinden farklı değil! Allah'tan artık
Desdemona yerine içimizdeki aşkı öldürmeye çalışıyoruz...
Değişen şey, duygularımızı ve arzularımızı yaşama biçimimiz!
Mesela hâlâ şiddetle sevilmek ve beğenilmek istiyoruz. Beğenmeden, sevmeden yaşayamıyoruz.
Ama kimin aklına gelirdi;
bir çağ gelecek ve..
Bir türlü tam olarak beğenemediğimiz birine bağlanıp seveceğiz..
Birini beğeneceğiz ama sevemeyeceğiz...
Bu
çelişki birkaç kuşak öncesinin anlayacağı bir şey midir?
***
Manzara şu sanırım..
Hoşlanmak, beğenmek denilen şey özünde sosyal kodlarla beslenen bir duygu. Referansları insanın kendi özel tarihi, çevresi ve popüler kültür kabulleri...
Sevmek...
Ah, sevmek
hız demek!
Bir
anafor sanki...
İnsanı içine çekip alıyor.
Ya da bir yaraya merhem, bir hastaya hekim olarak geliyor aşk!
Ve ancak ilişki başladıktan sonra göz gözü görür oluyor!
O zaman da..
Yukarıda dile getirmeye çalıştığım
yorucu çelişki başlıyor.
En çok da kadınlar zorlanıyor sanırım.
Hem popüler kültürün "
hoşluk" kriterlerine çok bağlı kadınlar, hem de
adamın huyu suyu ortaya çıkıncaya kadar kalpleri kör oluyor!
Sonra...
Bir dakika!
Konu sertleşiyor! En iyisi susmak!