Atalarımız savaş alanlarında ölüyorlardı! Bir seferde, şanslılarsa tek bir kılıç darbesiyle!.. Biz ise birbirimizin üstüne basıp geçtiğimiz, kalplerimizi kırıp döktüğümüz, hırslarımızın at koşturduğu küçük muharebelerde tüketiyoruz hayatlarımızı... Ölüm azar azar geliyor o yüzden; her kavga gürültüde, her haset düellosunda, her ihtiras saldırısında biraz daha ölüyoruz...
***
Gecenin bir vakti İz Tv'de "Sırt Çantamda" belgeselini izliyorum... Belgeselin "Likya Yolu" bölümünde iki yürüyüşçü dağ başında yaşlı bir köylüyle karşılaştı. Yürüyüşçülerden biri sordu: "Amca merhaba! Biraz kaybolduk da.. Bu yol nereye gider?" Amca gayet doğal bir hareketle arkasındaki yolu işaret ederek sakin biçimde cevapladı: "Bu yol nereye istersen oraya gider."
***
Çok yalnız kalınca fark etmiştim; meğer gerçekten yukarıda gökyüzü varmış! Bir gün âşık olunca gerçekten görmüş ve gözlerime inanamamıştım; gökyüzünde yıldızlar varmış!
***
Güzel bir kadın tanıyorum; yeni yetmeyken "çirkinim, kimse beni sevmiyor" diye yakınır, gizli gizli ağlardı. Biraz zaman, biraz kozmetik ve estetik yardımıyla 20'li yaşlarının sonlarında her şey değişti. Şimdi "güzelim, kimse beni gerçekten sevmiyor" diye sızlanıyor.
***
Yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğu yokuş aşağı kendi kendine konuşup gülerek yürüyor. Atkuyruğu bir o yana bir bu yana sallanıyor. Eprimiş tokyolarının onu sürekli tökezletmesine hiç aldırmıyor. Kendi kendine bir şeyler anlatıyor sanki! Bir yandan da annesinden ödünç aldığı bir jestle sol elini göğsünün üzerine bastırmayı ihmal etmiyor... Öyle tatlı bir tablo ki! Sokağın ve günün ortasına Tanrı'nın eli değmiş gibi... Ne yazık ki aynı anda 3. sayfa haberlerindeki memleket manzarası zihnime saplanıyor. Bu küçük kız çocuğu büyüyünce... Şu neşesini önce ailesindeki, sonra dışarıdaki erkekler ona çok görmeye başlayacak mı? Cinsellikle karıştırılmış, hatta utanmadan aşkın ardına saklanmış o korkunç şiddetle tanışacak mı? Onu da namus terörü ve erkek ezikliğinin gaddar yüzü mü bekliyor? Düşündükçe, göğsüm sıkışıyor!
***
Düzyazı erkektir. Şiir kadın...
***
Sardunyaların kokusundan söz etmiştim. Sardunya kokan çiçektir aslında, demiştim. Bir okurum gönderdiği mektupta şöyle yazmış: "Yaprakları suyla buluştuğunda sardunyaların kokusu öylesine büyüler ki beni... Sadece bu yüzden defalarca sularım onları. Fazla suyun zarar vereceğini bile bile... Söyleyin, sevgiler de böyle tüketilmez mi?"
***
Kaç gündür Mevlana'nın şu sözüyle sarsılıp duruluyorum: "Kim meseleyi iyi anlamışsa onun benzi daha sarıdır."