Yağmurlu akşamlar kedi gibi dışardan kaçar, eve sığınırım. Ama geçen perşembe öyle olmadı, kendimi Tünel'de; neon ışıklarının süslediği Şehbender Sokak'ta buluverdim...
Ankaralı arkadaşlarının hala "bizim tatlı kaçık" diyerek hatırladıkları Yasemin Mori İstanbul'daki ilk konserini Babylon'da verecekti.
Kaçmazdı!..
Geçen yaz başıydı; Mori'nin şarkılarının gençler arasında gizli bir salgın gibi yayıldığını öğrendim.
İnternetten dinledim. İlginçti. Biraz pop, biraz rock, biraz punk...
Şarkı sözleri garipti ama fark ettirmeden insanı sarıp sarmalıyordu.
"Haşmet abi ' kız şarkıları' dinlemeye başladı" diyerek takılanlara hiç aldırmadım.
Yaz sonuna doğru dayanamadım; genç şarkıcının "Hayvanlar" albümünü alıp arabamın cd-çalar'ına yerleştirdim. Yollar boyu mırıldandım; "Neden hep mutsuzsun/sorular sorunca dersin ki/neden çocuksun, hiç büyümezsin/elimde cevabım yok."
İşte şimdi onu canlı dinlemeye gelmişti sıra!
***
Tıklım tıklımdı Babylon.
Duvarın dibinde bir yer bulup sığıştım.
Işıklar karardı.
Genç şarkıcı yüzünde Venedik maskesi, ayağında yüksek topuklu şık botları, şirin ve uçuk giysisiyle sahneye çıktı.
Ve narin gövdesinden beklenmeyen çok güçlü bir sesle söylemeye başladı.
"Ben öldüm/Yeter ki yer açılsın yanında yenilerine.."
Sahi bu kız değil miydi, bir röportajında "sanata doğmak için önce ölmek gerek" diyen?
Düz kaşlarının altındaki kuytuluğa saklanmış gözleriyle seyircilere bakarken ne kadar hüzünlüydü bu kız... Müziğin ritmine uyduğunda nasıl da şımarık bir çocuktu...
Ve sesiyle şarkı sözlerinin altını iyice çizerken birdenbire ve fazlasıyla kadındı...
***
Sıra en sevilen şarkılarından birine geldiğinde herkes çılgın gibi zıplayıp bağırdı: "N'olur, n'olur, bu suç belki af bulur/n'olur n'olur n'olur/kendini bana ver..."
Çapkın ve hınzır bir şarkıydı bu!
Konserin çok hoş, hatta hipnotik yanı ise Yasemin Mori'nin ara ara küçük defterini açıp oradan şiirsel şeyler okumasıydı...
Derken... Önce "Kuzgun" sonra "Aptal" adlı şarkıları geldi...
Ve tabii benim son zamanlarda pek takıldığım şarkı: "Arjantin."
Sanki yıllanmış ve çok usta bir kabare şarkıcısı bize silah sesleriyle açılan dramatik bir hikaye anlatıyordu:
"Beni vurdular/Ama bir yanım bu işe güldü/Dediler, kimse böyle güzel gülmüyor..."
Baktım!
Gerçekten de kimse bu kadar güzel gülmüyordu!..
***
Konser bitişi kuliste sordum Yasemin Mori'ye...
"Ne iş bu Arjantin?"
Sahnedeki dev kadın gitmiş, yerine gözleri hüzünlü gülüşü çok sevimli bir çocuk gelmişti yine...
Durdu...
Sonra "bizi çok sömürdüler" dedi; bıkkın ve kırgın bir gülümseyişle...
Kim onlar, diyemedim.
Erkekler mi? Sermaye düzeni mi? Popüler hazların efendileri mi?
Dışarı çıktım. Yağmur altında yürüdüm.
Bir yandan da, ne güzel diye düşündüm; artık hayatımızda harika bir şarkıcı, söz yazarı ve besteci var.