Kaçak göçmenlerin Ege'de batan teknesini yazmıştım 3 gün evvel.
Ölenler, kaybolanlar, güç bela kurtulup- kurtarılanları anlatmıştım. Sonrasında da "kaçak göçmen sorunu dünya sorunu olarak heyula gibi duruyor insanlığın tepesinde" diyerek devam etmiştim.
Daha o yazının mürekkebi kurumadı ama bir facia haberi daha geldi Çanakkale açıklarından...
Son dönemde herkesin sardırdığı, sıhhat kaynağı dediği keçi peynirinin üretildiği yerden, Ezine'den doğru yayıldı facianın kezzaplı sancısı.
Neymiş?
Oracıklara bağlı bir Tavaklı Köyü varmış. Balıkçılıkla geçinen bu köy iskelesinin 10 mil açığında oluyor teknenin batışı.
Uluslararası kara sularında oldu diyen dip notlarla geçiliyor haber.
Ferahlayacak mıyız yani?
Dostlar... Lafın uzunu aptala anlatılırmış.
Ne söylemek istediğimi herkes anladı çoktan.
Balla kaymak gibi
Neydi çıkan hesap? Yine 3 gün önceki o son yazımdan alıntıyla hatırlatayım:
"Tacirlerin sadece geçen yıl dünya çapında hareket etmiş 840 bin göçmen üzerinden Amerika'ya geçişlerde 7 milyar dolar kazanırken, Avrupa'ya geçişlerde de yaklaşık 350 milyon dolarlık kara para kazandığı bilgileri mevcut. Kazançlar bu kadar devasa, ballı börekliyken mücadelenin nasıl zorlu olabileceğini düşünebiliyor musunuz?..."
Ne yapılmalı?
Önerim şu: Lice'den başlayıp, Amanoslar'a, Bingöl'e, Adıyaman'a uzanan dev hint keneviri operasyonları var ya. İşte aynı kararlılık, aynı seri hareket, aynı inançla bu mevzuya da dalması lazım güvenlik güçlerimizin.
Yol haritasında deniz ya da nehir bulunan kaçak göçmen güzergâhlarında ne alakasız insanların ne tür tekneleri var baksınlar bakalım. Birçok köyde, kasabada, kentte hayatında mayo giyip denize girmemiş, bırakın sürat teknesini, 2 kürekli köhne sandala çıkmamış adamların neredeyse olimpik kapasitede güçlü sürat motorları niye var soruşturulsun hele.
Ne işin var kardeşim?
Mektep hocasından, bakkaliye işletene, tapu memurundan erkek kuaförüne elli türlü alakasız iş meslek erbabının, kuytuluk mahallelerde koca koca depolar tutmasının, kasaplara günler boyu yüzlerce kişilik et siparişleri verip, marketlerden kolilerle mal alıp çıkmasının altında yatan gerçek ne öğrensinler, söylesinler biz de bilelim.
Bütün bunlar olurken olaylara göz yuman, bundan nemalanan, kim bilir; belki de sevk ve idare edenler arasında da şaşırtıcı konumda kişiler çıkıverir önümüze.
Her ağacın kurdu özünden oluyor ne yazık ki.
Kedilere ciğer teslim edildiğine de ol nedenle rastlayıp şaşıyoruz ara sıra. Bilmece gibi cümleler kurduğumun farkındayım. Zaman kazanmak için yaptım bunu.
Özünü kavradınız nasılsa.
Yakındır, iyi havadisler gelir. Üst düzeyde hummalı bir çalışma başlatıldı çünkü.
Fazla açılırsam yapılacak olanların selametine zarar gelir diye ürküyorum.
Müjdem var
Bekleyin... Çok kısa bir süre sonra Çanakkale'nin geçilemez olduğunu bir kez daha öğrenecek dünya.
Teknelerde olmasalar da karada boğulacak çok kişi göreceğiz.
Uluslararası insan kaçakçılığı organizatörlerinin, hele de kendi sinemizde yerleşip kök salan uzantılarının çanlarına adaletin otunu tıkmaya kavil eden idealist istihbaratçılarımız ve güvenlik görevlilerimiz var şükür ki.
Onlara buradan, amirlerinin repertuvarından hitap seçerek seslenmek geliyor içimden.
Şöyle:
Haydi aslanlar, sahne sizin.
Silin bu utancın izini kendi payımıza düşen kısımdan. Dar edin dünyayı umut, ümit peşindeki garibanın hayatını yıkanlara, boğanlara.
Haydi...