Pazar günü fotoğraf çekmenin tadından yenmiyor diye, elde makine, piyade hallerde geziyorum. Tabanvayla çok uzaklara gidemeyeceğim için, mahalleye yakın yerlerdeyim.
Sapan taşı
Öğlen saatlerine doğru Tophane'den sapıp İtalyan Yokuşu'nu tırmanmaya başladım. Alçıdan heykel yapanlar, Kürt böreği fırınları, ferforje atölyeleri derken, Çukurcuma yakınlarında ara bir sokağa girdim. Baktım 3-5 mahalle çocuğu sapan atıyor.
Kızdım ama
Kafamı kaldırınca dam saçaklarına, balkon demirlerine konmuş serçeler, kargalar, sakalar gördüm. Biri atıyor, diğeri boşalan sapanına taş arıyor, diğerleri "ıskaladın, tüyünü vurdun" diye el çırpıyor. Kızdım çıkıştım onlara:
- Hişşşt ne yapıyorsunuz bakayım? Ayıp değil mi, günah değil mi?
- Ne günahı be abi, hastalıkla savaşıyoz.
!!!!
- Kuş gribinden ölürsen görürsün.
- Oğlum yapmayın, vallahi günah bak kırarım sapanlarınızı.
Sesi alçalttım
Söylediğime çocuklar bile güldü. O muhitte çocukların değil sapanını kırmak, üç dakika bağır bakalım neler olur. Zaten gün pazar. Babalar, abiler tekmil evde. Bir çocuk ağlasın, feryat etsin ordu çöker başına adamın. Sesime desibel indirimi yapıp fısıldar gibi konuşuyorum bu kez:
- Etmeyin evladım. Hasta olan kuşlar onlar değil. Görevliler biliyor, buluyor zaten yok ediyor onları.
Veletlerden biri omuz silkerek yanıtladı beni:
- Sen öyle san. Dün burada 2 tane güvercin ölüsü bulduk biz. Mahalleye grip dadandı. Artık kuş muş istemiyoruz biz.
Bakkal gürültüye çıkıp, bir süre dükkân kapısından dinledi, sonra da hak verdi çocuklara.
- Savaş Bey biz de severiz kuşu, hayvanı ama, evlerden ırak kuş gribi durumu var. Buralarda kuş uçurtmamak lazım artık.
Felakete bak
Ses etmedim yürüdüm. Ne denirdi ki fazladan? Korkum; herkesin böyle düşünmeye başlaması ve bir kuş katliamı yaratılmasından. Uçanı kaçanı, duranı konanı yok etmeye başlarsak felakete bak.. Sonra gazeteye geldim arşiv karıştırdım epey süre. Kuşlarla ilgili sevimli sempatik şeyler bulup yazarsam belki 510 kişi okur etkilenir, giderek büyüyen "kuşmania" hiç olmazsa o evlerde ailelerde azalır.
Nereden geldi bu kuşlar?
Kuşların nereden geldiğiyle başladım öğrenmeye. "Muhtemelen arka bacakları üzerinde koşan, küçük, hafif kemikli, sıcakkanlı sürüngenlerden, belki de dinozorlardan evrildiler" diyor bilim adamları. Çünkü kuşlar da sürüngenler gibi yumurtlar ve bacakları pullu olur. Tüyleri, belki kendilerini sıcak tutmak üzere pullardan gelişmiş olabilir görüşündeler.
Neden uçarlarmış?
Kuşlar, yırtıcılardan kaçmak, yaşayıp yiyecek bulabilecekleri yeni yerler bulmak için uçarmış. Bazı kuşlar, bunları yapmak için uçmaya gerek duymadıklarından uçma yeteneklerini yitirmiş durumdaymış artık. Örnek de veriyor diyorlar ki: "Yırtıcıların bulunmadığı Galapagos Adaları'ndaki uçamayan karabataklar, bir zamanlar uçabilmekte olan kuşlardan evrilmiş olsalar bile buna artık gerek duymuyorlar."
Bu gidişin sonu
Bu gidiş sürerse tavuklar, horozlar, hindiler, devekuşları yeniden uçacak, gökyüzünü mekân tutacaklar sanırım. Baksanıza yeryüzü onları ham yapmaya kavilleşen yırtıcılarla dolmaya başladı.