Hani iki kadeh... Üçbeş. Daha fazlasını filan içersin. Ya da ne bileyim? Baharla, bir aşk kapından sızar da aşık olursun feci hallerde. O zaman kör kütük dersin durumuna. Ama ne aşk var, ne içki. İlki ramazan münasebeti, ikincisi iflahsız 'münasebetsizliğimiz' nedeniyle yok hayatımızda.
Gece işçisi
Peki bu kör kütüklüğümüz neden ki? Bir bilsem tarifliyemediğim hışırtısını yüreğimin. Bir bilsem; hırsız patırtısı mı içimde adım sesleri? Çalacak bir şey bulamayınca, yufka yürek gece işçisi, acıdı mı? Acıyıp bir başka yerden apartılmış eşyayı bizim sofaya mı bıraktı?..
Zırrrrr!..
Bir çalar saat olsa içinde keşke. Araklanmış ve bize bırakılmış 'yabancı' eşyanın içinde bir çalar saat olsa ah... Her gece kurarım. Sabah ilk ışıkla, ilk çınlamayla maviliğe uyanırım. Güneşten bile önce doğmayadır kavlim.
Kuruyorsun çalıyor
İlk kuşu görmek nasıl olur acaba? Ya ezan sesi?.. Ya rüzgar uğultusu su borularında sevişen?.. Bir çalar saat olması ne iyi bir evde di mi... Kuruyorsun... Çalıyor, kalkıyorsun... Heyooo.
Sonra bir düş perisi gelip fısıldıyor kulağına; "Sana güvenenlere mahcup olmadın ya, işte o yüzdendir içinin deli deli olması. Başarmanın ikiz kardeşi kollarında büyüyor bak!.."