Yalova'da AKSA dendiği zaman akla gelen çok önemli bir isim var. Bu fabrikanın eski genel müdürü ve küçük payda ortağı olan Selçuk Ergin. Ne yazık ki artık aramızda değil çünkü akciğer kanserinden öldü. Genel Müdür'ün ölümüne neden olan kanser türü üzerine rivayet muhtelif. Kimine göre (yeni genel müdür de dahil) aşırı sigara tüketmekten, kimine göre de genel müdürü olduğu AKSA'nın deprem gecesi sızan zehrinden gitti Selçuk Ergin. Çünkü tanıkların da anlattığına göre deprem sırasında yırtılan borulardan meydana gelen sızıntıyı önlemek için, yanına fedakar 3-5 işçi alıp tam 11 gün boyunca uğraşmış, sızıntıyı önlemeye çalışmıştı. İddiaya göre uzaklardan ve kısa süre solunması halinde bile çok büyük sağlık sorunları yaratan akrilonitril ile bu direkt ve uzun süreli temas genel müdürü sonunu hazırlamıştı.
'MÜDAHALE EDEMEDİK'
Çevresinde çok dürüst bir adam olarak nitelenen merhum genel müdürün, olaylardan sonra gazeteci Yalçın Bayer'e anlattıkları ise fabrika yönetimini kızdırmıştı ama açıkça, mertçe yapılan bir öz eleştiriydi. Yazının bir bölümüne göz atarsak olayın dehşetinin yanı sıra AKSA'nın hatalarını da ortaya koyuyordu bu açıklamalar: "Yalova'daki evimden tesise 1.5 saatte gelebildim. Anladık ki tüm önlemlerimizi yangına göre almıştık. Depreme hazır değildik. Depremden itibaren 11 gün ayrılmadım buradan. Sarsıntıdan sonra 40 saat elektrik kesildiğinden her şeyi dört dörtlük yaptıramadık. Etkin müdahale ettiğimizi söyleyemem. Her şey bir gün içinde oldu. İnsan sağlığı için tehlikeli olan bu madde silindir tanklarda muhafaza ediliyordu. Depremde, bu maddeyi taşıyan borular, iki tanka girişte kaynak yerlerinden koptu. Kimyasal madde yanındaki beton havuzlara boşaldı. Deprem zemini çatlattığı için, 6 bin 500 ton zehirli hammadde denize kaçtı ve toprağa sızdı. Maddenin buharlaşmasını önlemek için tek çare köpük sıkmaktı. Kullandığımız köpük yetmedi. Köpük ve sıkma makineleri getirttik. Mücadele için fazladan 200 bin dolar üzerinde köpük harcadığımızı söyleyebilirim. Ama maalesef bu yeterli olmadı."
'ERGİN GÖREV ŞEHİDİ'
O tarihlerde olayın üzerine giden bazı gazeteciler oldukça hüzün verici bilgilere de ulaştılar. Anlatan kişi konuştuğu meslektaşımıza adının yazılmamasını rica etmiş ve şunları söylemişti: "Selçuk Bey, olaylar biraz yatışınca Yalova'da bir röntgen mütehassısına gidiyor ve akciğer filmi çekilmesini istiyor. Mütehassıs, filmlere bakıp, "Tanımlamakta zorlandığım bir lezyon var" diyor. Sonrasında Selçuk Ergin, apar topar Amerika'ya gidiyor. Uzun süre tedavi oluyor. Amerika'dan döner dönmez de o röntgen mütahassısını arıyor. 'Ben ölene kadar bu konuda kimseye bir laf etmeyeceksin, vahim bir şeyler var. Hiç kimseye bir şey söylemeyeceksin' diyor. Yani hastalığını sır gibi saklıyor. Yalova'daki Çevre Koruma Derneği'nin kadim başkanı Arif Ekim ise, "Selçuk Bey'in normal yollardan ölmeyeceğini biliyordum. Sızıntı başladıktan havadaki akrilonitril değeri 300-400 ppm olarak ölçüldü. Olaydan 1 hafta sonra bile bu değer 10-30 ppm arasındaydı. Oysa uluslararası standartlar tehlike sınırını 2 ppm olarak verir. Patlamayı önledi. Artçılarla meydana gelen sızıntıları da durdurdu. Ama hayatını bitirdi Selçuk Bey. Aslında o bir görev şehididir."
'ZARARIMIZ YOK'
Kapılarını ilk kez SABAH'a açan AKSA'nın şu anki Genel Müdürü Mustafa Yılmaz ise, Selçuk Ergin'in itiraflarını paylaşmıyor. AKSA'nın çevreye hiçbir zarar vermediğini savunan Genel Müdür Yılmaz, fabrikasını; insan ve çevre sağlığına duyarlı, Türk ekonomisine büyük katkılarda bulunan dünya çapında önemli bir kuruluş olarak görüyor.