Kapıcı elimde renkli çiçek saksılarını görünce şaşırdı:
- Anaaa. Sen çiçek de mi severdin?..
Ağzının payını vereyim şunun, diye geçti içimden ama sustum, ilerledim.
Asansörün kapısına kadar yürüme mesafemde 'hak bile verdim' adama.
Onun gözüyle izleyince sopa gibi dalsız yapraksız bir yaşam benimki.
Hangi melanet
Tekil başına süren bir apartman sakinliği. Çor çocuktan, eş dosttan ırak bir midye kapanıklığı. Rastlaşmalarımızın çoğunda boynumda makine, elimde telsiz hızla arabaya koşan kim bilir hangi melaneti takibe yollanan bir kazulet figürüm. Çiçekle saksıyla ne işim olabilir ki?..
Sonra konuşuruz
Sadece sigara, bira almak için uğruyorum. Her defasında gözümün içine halli halli bakıyor bakkal. O demese de anlıyorum; "Canın hiç mi beyaz peynir çekmez. Bir defa olsun 50 gram zeytin bile istemez misin be adam?.."
Üstelik muhabbet kurmak için sorduğu elli çeşit soruya yanıtım hiç değişmiyor:
"Kafam meşgul biraz. Sonra konuşuruz.."
Sulu zırtlak
Alt katımda oturan Kayserili ailenin üniversiteli oğlu sohbet kurduğum tek komşu. Bakkala o uğradığında hakkımda konuşulanları duymuş, "Burnu büyük, kendini beğenmiş bir televizyon zırtlağı" diyorlarmış benim için. Delikanlı ters bakınca susmuşlar..
Sıcakkanlı
Bunları üst üste koyunca özeleştiri vereyim dedim. Sanki başkasına konuşur gibi yüksek sesle anlatmaya başladım kendime: "Akmayan çeşmelere döndün kardeşim. Sırf görüntüden ibaretsin. İşle yatıp işle kalkıyorsun. Kaldı ki deli tavuk gibi koşuşturmana rağmen işte de parlak bir tarafını göremiyoruz. Çok sevmekle çocuk olmaz. Akıllı ol, uyumlu ol, sıcakkanlı ol.
Evde yokum
Ara sıra eve giderken manava uğra, erik, kiraz filan al. 3-4 ayda bir olsun misafir davet et. Çay ver, kurabiye, kek, tahinli pide gibisinden ikramlarda bulun. Otururken perdelerini aç, denize bak, kayıkları, vapurları, martı kuşlarını izle. Çalan telefonlara telesek
reter taklidi yapıp; "şu anda evde yokum.." şeklinde yalandan yanıt verme. Konuş, söyleş bi şeyler de.
Pısss
Dışarı çıkınca sokakta oynayan çocuklara, gelip geçene bak, suratını yerlere eğip karınca kolluyor tribi yapma. Selam verene kafa sallamasıyla değil ağzınla karşılık ver. Bu ve buna benzer şeyler. Tamam mı kardeşim?.."
Bu halim en fazla 20 dakika sürüyor. Bütün iyi niyetime, gayretime, kendimi aşma çalışmama rağmen gelen ilk telefon ya da kapı sesi pısss diye söndürüyor şişirdiğim balonu.
Yine peltek, pıhtı, deniz anası hallerime dönüyorum süratle.
Kısaca
Mahallede bu durumum üzerine şehir efsanesi tadında şayialar yayılıyormuş. Müsait bir zamanımda o komşu genç anlatacakmış. Yine de kısaca açıklaması gerekirse tüm çevre sakini bende bir salaklık olduğunda hemfikirmiş.
Öbürleri
Bir tek televizyona çıkınca Allah kuvvet veriyormuş, o zaman birazcık da olsa normal insanlar gibi oluyormuşum.
Her neyse. İsteyen istediğini düşünsün. Ben şu çiçek saksılarını, daha önceden de alıp kuruttuğum o öbür saksıların yanına koyayım da, ellerim boşalsın bari..