Bizim zamanımızda rüyasını bile göremediğimiz bir yenilik: Ortaöğretimde "ara tatil"...
Başladı. Dokuz gün sürecekmiş. Kasım ayında ilk ara tatil, şubatta asıl tatil, şimdi de ikinci ara tatil.
Bu dokuz gün süresince çocuklar elbette rahat bırakılmayacaklar!
Birtakım allameler, rehberlik adı altında çocuklara birtakım önerilerde bulunuyorlar.
Amaç tatili zehir etmek, çocukların burunlarından getirmek.
Ormanda veya deniz kenarında yürüyüşe çıkılacakmış..
Örneğin, Beyoğlu ormanları ve Kayseri kıyısı şayan-ı tavsiyedir.
Botanik ve doğa parkları gezilecekmiş...
İstanbul varoşları bu alanda vahşi hayvan türlerinden mükemmel örnekler sunuyor.
Kadın öldürenler ve makas atanlar, drift çekenler izlenmesi gereken ilginç canlılar.
Çünkü "farklı bitkiler ve ağaçlarla tanışmaları" zaten gerekiyormuş...
Bu tanışma "içlerindeki doğa sevgisini" besleyecekmiş...
Evet, mangalda pirzola kemiklerini sağa sola atmamak, çöpünü torbaya koyup tenekeye bırakmak gibi çağdaş yaklaşımlar öğretilmeli.
Öğrenciler odalarındaki giysi dolabı, kütüphane, çalışma masası gibi eşyalarını bu dokuz günlük tatil sırasında düzenleyebilirlermiş...
Kitap ve dosya gibi materyallerini arşivlenecek ya da geri dönüşüme verilecek şekilde elden geçirebilirlermiş... Öğrenci değil tapu müdürü mübarek.
Ayrıca "mutfak etkinlikleri" yapılabilirmiş...
Eh, maçı bitirmenin adı "maçı sonlandırma" olursa, yemek pişirmenin adı da mutfak etkinliği tabii.
Büyüyünce de yatak etkinlikleri yaparlar, pardon, gerçekleştirirler.
Yetmedi ve de bitmedi.
Ayrıca, el işi, resim, maket yapımı, puzzle, kutu oyunu gibi etkinliklerle (bunlar da etkinlikmiş) keyifli zamanlar geçirebilirlermiş...
"El işi" deyip de çocukların aklına pis pis şeyler sokmasaydınız keşke, çünkü çocukların yaygın olarak konuştukları Amerikanca'da bunun başka bir anlamı vardır.
"Atık malzemelerden tasarımlar oluşturmak" gibi daha başka işler de var tatil boyunca.
Örneğin, tarlaya zift dökmemek gerektiği ileride fabrikatör olacak bacaksızlara öğretilebilir...
Bu arada "resimli tatil günlüğü" de tutulabilirmiş. Resimsiz olursa kıymeti yok.
Veliler, çocukların yapmaktan hoşlandıkları patates baskısı, ip boyama, sessiz sinema oyunu gibi etkinlikleri çocuklarıyla birlikte yapabilirlermiş...
Cep telefonuna gigabayt alma, uzaktan kumandayla bankada kur garantili hesap açtırma, eve yeni mobilya gelince üstünde zıplama, yemek getiren kuryeyi pataklama gibi televizyonda gösterilen çağdaş etkinlikleri de unutmasınlar.
Ailece tiyatro izlenebilirmiş...
Analar babalar tiyatronun yolunu öğrenirlerse belki sonra çocukları da götürürler.
Ama tiyatroda ne yazık ki Bergen filmi oynamıyor.
Müzelerin sanal turlarına da katılabilirlermiş.
Önce aile bütçesinden kısıp bilgisayar almaları gerekecek.
Üstüne üstlük, her gün egzersiz, yoga, pilates gibi spor aktiviteleri yapabilirlermiş (bu sefer etkinlik değil, aktivite!) Bir pilates topu kaç lira birader, manda yoğurdundan ucuz mu pahalı mı?
Bütün bunlar için de dokuz gün süreleri var.
Vakit kalırsa bir de dinlenecekler.
Kitap bile okuyacaklar.
İyi ki bize ara tatil yok yahu...
***
YOKSA BU KADIN KEMALİST Mİ?
"Kamusal alanda başörtüsü takanlar, ehliyet kemeri takmayan sürücüler gibi cezalandırılacak. Bunun için de polislere iş düşecek."
Marine Le Pen