Birdenbire pıtırak gibi yayıldı: Neredeyse her Anadolu kenti ya da kasabası, en meşhur ürününün heykelini dikiyor...
Bazı "yaratıcı" eklemelerle tabii.
Rize'de çay bardağı, Diyarbakır'da karpuzun içinden çıkan çocuk, İnegöl'de çatal batırılmış köfte, bilemediğim bir yerde de bir somun ekmek, üstüne iğreti kondurulmuş bir simit, içinde de gene çay bardağı. Birbirleriyle orantısız. O şekilde durmaları da fizik kanunlarına aykırı (Muharrem daha iyi bilir.)
Gemlik'te zeytin, Divriği'de baston, Korkuteli'nde bazlama heykelleri bile varmış.
"Sürrealist" deniyor. Kavun heykeline baktım, aslında mis gibi "hiperrealizm" akımına uyar, o kadar gerçekçi.
Bu, sanat mı?
"Turkish pop-art" diyor ressam Komet.
Bunlar "sanat olsun için" dikilmediler.
Akılları sıra o yörenin ürününü "tanıtmak" için diktiler bunları.
Akıllara da hemen Andy Warhol geliveriyor.
Bir ara da ünlü şair ve yazarlarımızın çıplak fotoğraflarından oluşan bir albüm yayınlanmıştı, akıllara gene Andy Warhol gelmişti.
Warhol, Coca Cola şişelerini yan yana dizip resmini yapmıştı. Keza, Marilyn Monroe fotoğraflarını. (Elhak, Marilyn bizim şairlerden daha güzeldi.)
Bu resimde bir devrim miydi?
Yoksa Amerikan yüzeydeliğinin ve tükenmişliğinin, söyleyecek sözü kalmamışlığın örnekleri mi?
Bu tür çalışmalara "kitsch" denir.
Ama bunlara milyon dolar bastırıp alacak zengin züppe de çoktur.
Köfte heykeline kimsenin para mara vereceği yok tabii.
Zaten satılık değil.
Biz İnegöl'de köfte yapıldığını hiç bilmiyoruz da, heykeli görünce öğrenecek, hatta köfteciye koşup yiyeceğiz!
Böylece "tanıtım çalışması gerçekleştirilmiş" oluyor, yeteneksiz spor spikeri diliyle.
Coca Cola, Amerika'nın "popüler" ürünü olunca çay ve simit de bizimdir tabii.
Ama bizim sanatçımızın söyleyecek daha çok sözü vardır.
Peki niçin bu kasabalardan ünlü ressamlar, ünlü heykelciler çıkmıyor?
O kasabada Atatürk heykelinden başka şey görülmemiş ki...
***
İlle de suyu çıkarılmak isteniyorsa, Bolu Belediyesi bir Auschwitz anıtı diksin, üstüne de "Arbeit Macht Frei" yazsın, gelip geçen Suriyeliler ve Afganlar korkuyla titresinler.***
Hani adam vitrinde çeşit çeşit saat resimleri görmüş, içeri girmiş, "Bir saat almak istiyorum" demiş...
Dükkâncı demiş ki, "Beyefendi, burası saatçi değil, sünnetçi!"
"Ama saat resmi koymuşsunuz" demiş adam.
"Peki ne koysaydık?"
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz