Mahmut Övür kardeşim sık sık gündeme getirince merak ettim. Okumamıştım, hemen aldım, bir solukta da bitirdim.
Münir Ramazan Aktolga'nın altı yüz sayfa tutan hatıraları: "Nereden başlamıştık, nerelere gitti işin ucu"...
Çok ilginç. Çok çok ilginç.
İsmini şöyle bir hatırlıyorum, gençliğimden... Deniz ya da Mahir kadar ünlü değildi...
Yıllarca hapis yatmış, işkencelere uğramış, Belçika üzerinden Almanya'ya kaçmış, yıllarca Türkiye'ye dönememiş, Türkiye'yi kurtaracağım derken Almanya'da amelelik, bakkallık ve dönercilik yapmak zorunda kalmış bir adam... Çileli kuşaktan!
Bunlar hem kendilerini yakmışlardı hem de Türkiye'yi.
Hayatlarında hiçbir işte çalışmamış, bir fabrikanın kapısının önünden bile geçmemiş toy çocuklardı.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
"Okumayı" da boşlamışlardı, kendilerine "profesyonel devrimci" diyorlardı ve bununla iş biter sanıyorlardı. ODTÜ'de matematikten çakınca "Lenin sanki matematik mi biliyordu" diye kendini avutan salaklar bile vardı.
Faşizme karşı çıkıyorlardı ama yaptıkları ahmakça eylemlerle faşizme çanak tuttular.
"Kovboyculuk" oynuyorlardı, altı tane çakaralmaz tabancayla...
Her biri birer küçük Ernesto'ydu...
Eh, onların, yeri cennet olası hocam Tahir Alangu gibi, daha 1970 yılı başında "çok pis bir oyun tezgâhlanıyor, faşizm geliyor, eylemlere sakın bulaşmayın" diye uyaracak bir hocaları yoktu ki!
Kullanıldılar ve çöpe atıldılar.
Ne Türkiye'yi tanıyorlardı, ne işçiyi ne köylüyü, ne de tarihimizi biliyorlardı...
Bunun hesabını da, Türkiye'yi tanıtmaya çalışan Kemal Tahir'e o zamanlar onca hakaretler yağdıran üniversite allameleri vermelidir (şimdi de aynı şeyi Tayyip Erdoğan'a yapıyorlar, sığındıkları sanal sitelerden.)
Daha sonra da binlerce genç aynı şekilde kullanıldı ve başı yakıldı. Bizi de dinlemiyorlardı.
"Biz bu filmi daha önce gördük" dediğimizde omuz silkiyorlardı.
Bugün de "tüh, tam devrimi yapmak üzereydik engel oldular" şeklinde düşünen birçok eşek vardır.
Münir Ramazan Aktolga, çektiği onca acıdan sonra aklını başına toplamış.
Daha o zamandan gerçeği görmüş de arkadaşlarına anlatamamış.
Marksizm'i de "iki yüz yıl öncesinin, işçi sınıfının ergenlik çağının ideolojisi" olarak niteliyor.
***
Kitapta birçok yerin altını kalın kalın çizdim, birini size aktarayım: