Boş lafı bırakın da somut öneriler tartışalım.
Yeni bir anayasa için.
"Yüzde elli artı bir" kalkar mı?
"İki turlu seçim" kalkar mı?
"Üçüncü hatta dördüncü kere adaylık" seçeneği gelir mi?
"Cumhurbaşkanının yemin metni" değişir mi?
Hatta Anayasa Mahkemesi bile tarihe karışır, yüz yıllık cumhuriyetin yalnızca altmış yılına özgü bir "parantez" mi olur?
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Geçen gün
Mustafa Sarıgül çok ilginç bir şey söyledi.
"
Partiden ayrılınca vekillikten de istifa edilmeli" dedi.
Günü geldiğinde TDP'den de ayrılıp
CHP'ye dönerse bunu kendisine hatırlatırız... Milletvekili olursa tabii...
Ama söylediği doğrudur. Partiden ayrılıp o partiden girdiğin mecliste kalmak tutarlı bir davranış değildir.
Bunu yapmazsan, "
milletvekili transferlerine" de,
Güneş Motel rezilliğine
de kapı açmış olursun. Kumar borcunu
"
sevabına" ödeyen seni kendine asker
yazar.
Bunu yapmazsan, Kılıçdaroğlu'nun seni şu partiye ödünç verip bu partiden geri alması gibi bir çirkinliğe de çanak tutmuş oluyorsun...
Vatandaş sana belli bir partiden adaylığını koyduğun için oy veriyor, sonra seni bambaşka, belki taban tabana zıt bir partide buluveriyor. Yaptığın "
hukuki" ama son yılların alafranga deyimiyle "
etik" değil...
Ayrıca, acaba vatandaş "
sana" mı oy veriyor yoksa sadece partine mi?
Temsil ettiğin vilayette bile seni kaç kişi tanıyor?
"
Küçük yerlerde" tamam da...
Oralarda zaten başka ilişkiler, başka dengeler sözkonusudur ve aynı kişinin bir dönem şu partiden, bir dönem bu partiden seçildiği de görülebilir.
Ama büyük illerde kişiler değil birer "
blok" olarak partiler öne çıkarlar.
O listeden kimin kaçıncı sırada olduğuna bile pek bakmaz seçmen. Kişiye değil, partiye oy verir.
Aksi geçerli olsaydı, bağımsız adaylar bu kadar azınlıkta kalmazlardı...
Bendenize "
kendi ilinin, İstanbul'un milletvekillerini say"
deseniz sayamam.
Şu partininkileri de sayamam, bu partininkileri de.
Aslına bakarsanız hükümet üyelerinin tamamını da sayamam ya...
İşte bu yüzden de derim ki,
Muharrem İnce'nin partisinde grup başkanvekilleri seçimle mi gelecekler, onları parti başkanı mı seçecek, gökten zembille mi inecekler, kimsenin umurunda değildir.
Ahmet mi mebus olacak Mehmet mi, o da kimsenin umurunda değildir.
Önemli olan İnce'nin meclise girip giremeyeceği, girerse "
kaç koltuk" çıkarabileceğidir.
Laf aramızda, bu da önemli değildir.
Cumhurbaşkanı kim olacaktır? Önemli olan budur, laf da orada bitecektir.
***
Öte yandan, bu durumda bir milletvekilinin "istediği partiye girip çıkma özgürlüğü" de kısıtlanmış oluyor.
Püf nokta şu işte, gene bizim dediğimize geliyor: Seçmen kişiye mi oy veriyor onun partisine mi?
"Zaten" başından bağımsız mebus olunca sorun yok, oraya da girersin buraya da.
Ama kısa bir süre bağımsızlık kazanıp sonra birine girersen...
Yani bağımsızlığı seçmenin desteğiyle değil istifa dilekçesiyle kazanıyorsan...
Buyurunuz tartışınız.
***
Akım derken iyiydi de...
"İnanıyorum ki ilk turda Türkiye Değişim Partisi'nin göstereceği cumhurbaşkanı adayı ipi göğüsleyecek."
Mustafa Sarıgül