Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Beğendikleri

Olay, kırk bin yıl önce (rakamla 40.000) bir "mavi gecede" geçer. (Göbeklitepe ne ki, dünkü çocuk.)
Baş Şaman'ın öngörüsüne göre Tanrı o gece Feridun Bey'e bir çocuk verecektir.
Halk Öz Soy'un devamlılığını sağlayacak çocuk için dua eder. Kırk bin yıllık Feridun'un bir değil iki erkek çocuğu olur, Tur ve İraç.
O sırada göğün yedi katından yedi felekler gelirler (melekler değil, felekler.)
Az sonra yeraltının bekçileri ortaya çıkarlar ve onların başbuğu Ahriman'ın korkunç kahkahası duyulur. Ahriman, doğum gününe çağırılmadığı için çok bozulmuştur, birbirlerini unutmaları ve birbirlerine düşman kesilmeleri için bebekleri lanetler.
Aslında Feridun'un bir oğlu daha vardır: Selim.
Bu çocuklardan Tur Türkler'in, İraç İranlılar'ın, Selim de geri kalan diğer bütün insanların atası olur.
Tur ve İraç ikizdirler tabii.
Feridun bir ara sorar: "Tur ve İraç'ı göremiyorum, neredeler?"
Baş Ozan'ı oynayan Hamdi Selçuk Bey, locada eseri birlikte seyretmekte olan Atatürk ile İran Şahı'nı işaret ederek, "işte Tur, işte İraç" der...
Şah ağlayarak Atatürk'ün boynuna sarılır.

***

1934 yılında İran Şahı'nın ülkemizi ziyareti dolayısıyla Atatürk'ün emir ve direktifleri üzerine Münir Hayri Egeli tarafından yazılan, Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenen "Özsoy" operasıdır bu.
İlk Türk operası...
Atatürk sonradan bu opera için "onun bütün kıymeti bugün içindi, bir daha oynanamaz" demişti... Ama 1982 yılında, Kenan Evren döneminde oynandı.
Niçin böyle bir zırva seçilmiştir konu olarak?
Firdevsi'nin "Şehname"sinden etkilenmiş, İran Şahı iyi bilir diye...
Bir "Kurtuluş Savaşı Operası" düşünülemez miydi?
Nazım Hikmet o konuya henüz el atmamıştı, ondan mı?
Hayır, mesele bazı şeyleri İran Şahı'nın gözüne sokmak ve "bak biz ne kadar Batılılaştık, artık operamız bile var" demekti...
Ve de Türk ile İranlı'nın kardeş olduğunu belirtmek.
Daha sonra da o kadar Batılılılaştık ki, Nevit Kodallı bir "Van Gogh Operası" bile yazdı. İkinci Türk operası olarak geçer.

***

"Özsoy"da önemli bir unsur açıkta kalmış.
Madem Türk ile İranlı kardeş, üstelik ikiz kardeş, demek ki aynı dili konuşuyorlar ya...
"Türkçe ile Farsça'nın aslında aynı dil olduğu", altını çizerek belirtilmeliydi.
Dünya bilim çevrelerine az madara olmuştuk, biraz daha olmalıydık.
Çünkü Selim de bunların kardeşi olduğuna ve bütün Avrupalılar'ın atası olduğuna göre bütün Avrupa da Türk. (Keşke Sekizinci Edward Ankara'yı teşrif etseydi de ona da böyle bir opera uydursaydık, İstanbul'da üç gece kaldı gitti.)
İnanmıyorsanız Muazzez İlmiye Çığ'a sorunuz.
Gerçi o sıralar kendisi henüz "kız muallim mektebi" mezunuydu, tarihe el atmamıştı ama sonradan öğrenmiştir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA