Anlayan anlamayan herkesin suyunu çıkardığı Göbeklitepe'nin şimdi de "operası" yapılmış...
Hani bizim Yılmaz'ın vaat ettiği "kitabının tiyatrosunun, oratoryosunun, operasının, tuzlusunun, tatlısının, peynirlisinin, pastırmalısının, kıymalısının yapılması" gibi bir şey...
Eh, yakında Göbeklitepe yoğurtları, Göbeklitepe gazozları, Göbeklitepe gofretleri, Göbeklitepe tıraş losyonu, Göbeklitepe kepek şampuanı da çıkar.
Göbeklitepe hakkında ne biliyoruz? Arkeologlar az bir şey, halk hemen hiçbir şey.
Bu operanın adı "Göbeklitepe- Mabedin Hüznü" imiş...
Bestecisi Can Atilla.
Göbeklitepe'de "bir operaya konu teşkil edecek" ne olabilir?
Hiçbir şey. Daha yazı bile yok ki ortada birilerinin bir öyküsü olabilsin de bize kalabilsin...
O zaman salla babam salla: Avva ile Taru birbirlerini seviyorlar, araya kötü adam Agam giriyor, bir de Aba diye birisi var. (Radames ile Aida da birbirlerini seviyorlardı da aralarına firavunun kötü kızı Amneris giriyordu...) Konuyu bilmiyorum ama aşağı yukarı böyle bir şey.
Bir "Göbeklitepeli'nin" ismi ne olabilir?
Hiçbir fikrimiz yok ve olamaz.
Kostümler de sallamaca, Göbeklitepe'de insanların nasıl giyindiklerini nereden biliyorsun?
Elindeki "neolitik" ipuçlarına dayanacaksın:
Hayvan postu, boncuk gerdanlık falan.
Onlar da öyle yapmışlar.
Sahnede "o dönemin yaşam tarzını yansıtan" öğeler de varmış... Nereden biliyorsun?
Çatalhöyük'e bakar, iki boğa boynuzu kondurursun olur biter.
***
Bir operada önemli olan tek şey müziktir.***
Göbeklitepe Operası'nı dinlemedim.