Almanlar bizim poşetlere "Türkische Koffer" diyorlar, Türk bavulu!
Çünkü gurbetçilerimiz işe giderken de taşıyorlar, seyahate çıkarken de.
Bizde "piknik sepeti" yoktur, "mangal poşeti" vardır.
Biz bu poşeti çok sevdik.
Amerikalı poşet kullanmaz, kesekağıdı kullanır, filmlerden bilirsiniz. Onu da "marketin kapısından çıkıp arabasının bagajına gidene kadar" taşır. Kesekağıdı sapsız olduğu için de dibinden tutar. Biz bunu "enayilik" kabul ederiz.
Elli-altmış yıl önce bizde de kesekağıdı vardı ama gazete kağıdından... Dibine de zamk sürerlerdi, pis pis kokardı.
Bunlar bir de "ispirtolu" olurlardı, mor mor...
Sonra "plastiğe" terfi ettik. Pazar filesi de ortadan kayboldu.
Biz uzak yol seyahatine bile poşetle çıkarız. Uçağa poşetle binen çoktur.
Bir kere, bedavadır.
Bedavaydı...
İkincisi, bizi "para verip çanta alma" derdinden kurtarır.
Üçüncüsü de, üstündeki fiyakalı marka logosuyla "hava atma" imkanı sağlar.
Bu halkımız için geçerlidir, burjuva Samsonite falan kullanır.
***
Amma önemliymiş yahu, Osmanlı'da poşet mes'elesi...
Kaç gündür ortalık kaynıyor, ne belediye seçimi, ne
Münbiç, ne
Fetö tutuklamaları...
Varsa yoksa poşet.
Ne kadar önemliymiş o yirmi beş kuruş... Bu yüzden Ak Parti'nin oylarının düşeceğini iddia eden bile çıktı.
Paralı olunca poşet tüketimi yarı yarıya azalmış. İyi. Güzel.
Lakin, hemen her konuda olduğu gibi burada da
"muafiyet" meselesi var, yani ayrıcalık yaratılıyor.
Bir kere, eczane poşeti ücretsiz.
Ama
"0.15 mikronun altında" olacakmış
kalınlığı...
Ayrıca, ekmek, sebze, meyve, peynir, zeytin, hayvani gıda
"reyonlarında" verilen küçük poşetler kapsam dışıymış.
"Tekstil" poşetleri de ücretsiz, korkmadan blucin ya da tişört alabilirsin kendine, yirmi beş kuruş cebinde kalacak.
"Bazı bitkilerin satışında kullanılan sapsız poşetler" de ücretsiz, kırk
yılda bir de olsa hanıma çiçek
götür, korkma, yirmi beş
kuruşunu kesmeyecekler.
Kuru temizleme poşetinden de para almayacaklar.
Kargo poşeti, keza...
Ne kaldı geriye?
Reyondan kasaya kadar sorun yok, kasadan verdikleri
"asıl" poşetler ücretli.
Birçok süpermarkette, yıllardır,
"paralı ama daha büyük ve sağlam 'esas' poşet" uygulaması var.
Avrupa'da da böyledir:
Bendeniz Fnac mağazasından bir sürü kitap aldığım zaman bu özel ve kalın poşetlerden de bir tane alırım, hepsini onun içine koyarım.
Ücreti bir avro, altı lira.
Uyyy, çok para!
Elin torbasına altı lira verilir mi?
Ona bakarsan kitaba para verilir mi? Ya araklanır ya da arkadaştan kaynatılır. Şerefli
"intelligentsiya"mızı bana mı öğreteceksiniz?