Ama ben bu belediye muhabbetinden sıkıldım ha... Daha şimdiden sıkıldım. Daha belediye seçimine üç ay var, şimdiden baydı.
Muhalif basın "erken öttü" de ondan.
Böylece "muvafık basını" da kendi vadilerine çektiler, laf yetiştirmeye zorladılar.
Çünkü ortalığın babalanması gerekiyordu, böylece hem emekliler kahvesinde ıhlamur içen müşterilerine geyik malzemesi sağlanmış olacak, hem de CHP'nin temmuz ayından bu yana yerlerde sürünen "morali" azıcık yukarı kaldırılacaktı...
"Muharrem"le falan yürümüyordu bu iş, yeni balonlar uçurulması şarttı.
Şimdi hem, henüz dişe dokunur hiçbir aday açıklayamayan Kılıçdaroğlu'na bön bir hoşgörüyle yaklaşıyorlar, hem de Erdoğan'ı bir tek İstanbul adayını açıklamadığı için sıkıştırmaya çalışıyorlar.
Oysa belli ki her seçmen kendi tuttuğu partiye oy verecek, adaya falan değil.
Gelmiş geçmiş en büyük belediyeci Baron Haussmann'ı mezarından çıkarıp aday gösterseniz, büyük şehirlerde kimse oyunu değiştirmez. "Küçük yerleri" bilmem, önemli de değildir.
Çörtüklüpörtük beldesine kimin başkan olacağı da İstanbul'da yaşayan hiçkimsenin umurunda değildir.
Sonuçta bakkal hesabına oturulacak: Beş bin küsur belediyenin kaçını AKP kazanmış kaçını CHP, bakılacak ve de buna göre seçimin bir kazananı ilan edilecek.
Kemal Bey'in ne diyeceğini de ben şimdiden size söyleyeyim: "Bu seçimin bir tek kaybedeni vardır, o da AKP'dir!"