Galiba bazı arkadaşlar televizyon programına çıkaracak konuk sıkıntısı içindeler, günlerdir dönüp dönüp Ahmet Necdet Sezer'i "konuşmaya" zorluyorlar, berikinden tık yok.
Ahmet Necdet Sezer, Türkiye'nin en silik, en unutulmuş başkanı. Demirel'den sonra, Gül'den önce bir "geçiş döneminin" adamı.
Ya da isterseniz, 1991'den 2002'ye kadar sürmüş fetret devrinin son "pruva figürü" diyebilirsiniz. Eski Türkiye'nin en yüksek son temsilcisi.
Her başkanlık döneminin sonunda olduğu gibi, Demirel'in işi bitince Eski Türkiye'de gene bir "kriz" çıkmış, mecliste başkan adayı bulamaz olmuşlardı.
Aslında o makama o gün Bülent Ecevit yakışırdı, Eski Türkiye'ye nefis bir "final", mükemmel bir "son söz" olurdu ama ne çare, rahmetlinin üniversite diploması yoktu.
Acaba içinden, "başkanlığı yüksek okul mezunu seçkinlerle sınırlayan" düzene saydırmak geçmiş midir? I ıh, temiz aile çocuğu olarak terbiyesi müsait değildi.
Demirel'in görev süresini uzatmak gibi olmayacak bir duaya amin dedi, olmadı tabii. Sonunda da bir çözüm bulundu, Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı elbirliğiyle Çankaya'ya çıkardılar.
Hep de öyle olurdu maşallah, hep bir kriz çıkar ve sonunda bir uzlaşma sağlanırdı... Fahri Korutürk için de bu böyle olmuş, alakasız bir emekli amiral üzerinde uzlaşılmıştı. 1980'de bunu beceremediler, darbeye yol açıldı.
Ecevit solcu, devrimci falandı ya, bu meselede ufku Çankaya'ya "emekli asker bürokrat yerine emekli sivil bürokrat bulmaktan" öteye gidemiyordu! Cumhurbaşkanını halkın seçmesi "halkçı Ecevit"in aklından bile geçemiyordu.
Eh, bu da bir ilerleme sayılırdı canım o Eski Türkiye için...
Ahmet Necdet Sezer çıktı orada yedi sene oturdu. Şimdi Gölbaşı'nda oturuyormuş.
Elinde filesiyle Gima'dan alışveriş yapması, kasa önünde kuyruğa girmesi, kırmızı ışıkta beklemesi falan, o dönemin medyası tarafından "ne büyük adam" havasıyla pazarlanmıştı. (Aynı çakallar Demirel'in yeni bir ceket giymesini de "Baba çok değişti" sloganıyla pazarlamışlardı, Özal'ın partisini iktidardan düşürmek ve 1991 seçimini Demirel'e kazandırmak için...)
Bürokrasinin ve bürokrat gazetelerinin mümtaz bir temsilcisi. Başka da dikkate değer bir özelliği yoktu.
Başkanlığının ilk yıllarında Türkiye'yi Bülent Ecevit değil perde arkasından Hüsamettin Özkan idare ediyordu, onunla kapıştı ve elbirliğiyle Türkiye'yi berbat bir ekonomik krize sürüklediler. Geri kalan yılları da AKP hükümetini baltalamaya, icraatına "takoz koymaya" çalışmakla geçti. Hepsi budur.
Yani şimdi "konuşsa" ne olacak? Emel Sayın'ı çıkar programa, merhum Tarık Akan'la yaşadığı aşkı anlatsın, daha çok "reyting" alırsın.
Ahmet Necdet Sezer'i konuşturmak isteyenlere siz de şu soruyu sorunuz: Ne demesini istiyorsun?
"Cumhurbaşkanı ve hükümet Anayasa'nın verdiği yetkileri kullanmasınlar" dese hoşuna gidecek mi?