Gençler merak ediyorlar:
Halk aynı halk, peki 15 Temmuz'da gösterdiği tepkiyi 27 Mayıs'ta niçin göstermemişti?
Halk aynı halk değildir. Tayyip Erdoğan'ın şu son on beş yılda halka verdiği "özgüven" o zamanlar yoktu. Halk bürokrasiyi gene sevmiyor ama ondan çekiniyordu. Bugün darbeciyi alnından vurur.
Önünde bir "tankın üstüne çıkma" örneği de yoktu, Boris Yeltsin o zamanlar komünist partisine yeni girmiş genç bir mühendisti.
Halk darbe de görmemişti. Dünya savaşı sırasında İnönü'yü devirmeyi düşünen subaylar (bunu bile şimdilerde öğrendik!), 1950'de iktidarı DP'ye vermemek için bu kez "İnönücü" darbe teklif eden subaylar falan, hep çok dar bir çevre içinde, kapalı kapılar ardında kalmışlardı. Halkın gördüğü en son darbe 1913 yılındaydı, yani o tarihten yarım asır kadar önce.
Hani, Vezüv harekete geçtiği zaman hiç "yanardağ patlaması" görmemiş olan Pompei halkının ne olup bittiğini anlayamaması, vakitlice kaçmayı akıl edememesi gibi...
1960 yılında televizyon yoktu. Radyo vardı.
Radyo da tek merkezli değildi. Hepi topu iki radyo istasyonumuz vardı, İstanbul'la Ankara da ayrı tellerden çalarlardı. Bir şehir ötekini dinlemezdi. O kadar ki, Ankara'nın "radyo yıldızı" şarkıcı İsmet Nedim'in adını İstanbul'da kimse duymamıştı bile!
Acaba Menderes, 1955 yılından sonra ekonominin darboğaza girmesiyle "vakitlice serbest kambiyo rejimine geçmemiş olmasının" cezasını çektiği gibi, bu sefer de "vakitlice ülkeye televizyonu getirmemiş olmasının" cezasını mı çekiyordu?
Adnan Menderes o gece Eskişehir'deydi, Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te olduğu gibi... Fakat Menderes'in uçağa atlayıp başkente dönecek, halka seslenip onu sokağa dökecek hali yoktu. Bir kere, kendi uçağı yoktu. (CHP çevreleri cumhurbaşkanına ve başbakana uçak tahsis edilmiş olmasına niçin kıllanırlar sanırsınız?)
Yapabildiği, arabaya atlayıp kaçmaya çalışmak oldu.
Oysa "Tahkikat Komisyonu'nu dağıttığını" 26 Mayıs akşamı açıklamıştı ama bunu kitlelere duyuramamıştı...
Bize yıllarca Eskişehir'deki merasim kıtasının Menderes'e "arkasını döndüğünü" söylediler, biz de bunu yuttuk.
Yıllar sonra öğrendik ki, "merhaba asker" selamı üzerine merasim kıtası Menderes'e hep birlikte "el hareketi" yapmış!
Bunu sineye çekti! Bu rezalet üzerine hemen uçağa tekrar atlayıp gerisin geri Ankara'ya dönebilseydi... Hemen o akşam bir radyo konuşması... Acaba cunta durup bir kere daha düşünmek zorunda kalır mıydı?
Sanmam. Çoktan kararlıydılar. Beş yıldır buna hazırlanıyorlardı. 27 Mayıs'ta olmaz da 27 Haziran'da olur, yeni bir kulp bulurlardı.
Ama Menderes hemen o akşam "erken seçime gideceğini" açıklasa, seçim tarihini de eylül ya da ekim olarak verse... Çok gerilmiş olan ülkede tansiyon birdenbire düşerdi, o ortamda da darbe yapmaya bu sefer büzük isterdi.
Menderes'in basireti bağlanmıştı bir kere... Bir ay kadar önce istifa etmeye kalkmış, Bayar bırakmamıştı. Dinlemeseydi, istifasını kamuoyuna açıklasaydı Bayar karşı koyamazdı. O zaman da darbe yapılamazdı.
Bilemedi. Haklıydı, kendi kendini haksız duruma düşürdü. Ona da yazık oldu Türkiye'ye de.