Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Paşaya kızmalarının nedeni başka

Süleyman Şah operasyonu üzerine muhalefet çıldırdı: Hükümete yüklenirlerse seçimde "ekstradan" puan toplayacaklarını sanıyorlar.
Fanatik İslamcılar türbeye saldırsalardı mutlaka birkaç askerimiz de ölecek ve yiğitlik belasına Suriye iç savaşına bodoslamadan dalmak zorunda kalacaktık. General Eisenhower'ı hatırladık. Eisenhower, 1945 yılının nisan ayında Berlin'e rahatça girebilecekken durdu.
General Patton da güneyde Prag'a girmek üzereydi, onu da durdurdu. Berlin'e girmeyi Kızılordu'ya bıraktı. Çünkü nasıl olsa savaş bitince Yalta anlaşması gereği orada da bir işgal bölgesine sahip olacaklardı.
Prag'a da bu nedenle yürümedi, iki ay sonra Stalin'e bırakmak zorunda kalacağı toprak için Amerikan askerinin ölmesini istemedi.
Eisenhower daha sonra, hele 1952'de kazandığı başkanlık seçiminin kampanyasında bu yüzden çok eleştirilmiş ve hep aynı yanıtı vermiştir: "Çekilmek zorunda kalacağımı bildiğim toprak için Amerikan kanı dökmek istemedim, böylece en az yüz bin Amerikalı gencin de hayatta kalmasını sağladım!"
Türbe tantanası yapanlar, daha önce yeri hem de iki kere değiştirilmiş, gerçek olup olmadığı bile tartışmalı o türbe için ölmeye hazır mıdırlar?
Kardak denilen saçma sapan bir kaya parçası için ölmeye razı mıydılar?
Madem tek karış vatan toprağı terkedilemez, Tuna nehrinin ortasında kalmış ve Türk toprağı sayılmış Adakale niçin terkedilmiştir?
İsterseniz soruyu şöyle sorayım: Niçin böyle "alakasız" minik toprak parçacıklarının ısrarla bizim olması sağlanmıştır?
Suriye Fransız yönetimi altındaydı ve nasıl olsa görünür bir gelecekte maraza çıkmazdı, buna mı güvenilmiştir?
Musul'u ve Kerkük'ü söktüremediği için İngiltere'ye bırakan yönetimin gücü Fransa'ya mı yetmiştir?
Başka bir soru daha sorayım: Osmanlı'dan nefret eden, Osmanlı'yı reddeden anlı şanlı cumhuriyet, Osmanlı devletinin kurucusunun babasının babası (dış kapının mandalı) olduğu rivayet edilen bir zat hakkında nasıl bu kadar hassastır?
İşte tam sırasıdır, zayıf Çipras hükümetinden de, yeni devletimizin kurucusu Atatürk'ün dedesi, Ali Rıza Efendi'nin babası Hafız Ahmet Efendi'nin hesabını soralım, mezarını aratalım, iki buçuk metreye bir buçuk metrelik o toprak parçasına şanlı bayrağımızı dikelim! Alın size hamaset olsun.
Çok daha basit bir soru da sorabiliriz: Sınır çizilirken niçin "Süleyman Şah türbesini" de içine alacak bir düzenleme yapılmamış, türbe açıkta bırakılmıştır?
Yoksa "Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları yanlış çizilmiştir" diyenlerin söylemek istedikleri şeylerden biri de bu mudur?
Türbe niçin vakitlice Türkiye'ye taşınıp Süleyman Şah "sağlam" bir yere, en akla yakın ve sembolik çözüm olarak sözgelimi Bursa'ya gömülmemiştir?
Muhalefete de bir laf sokup bitirelim: Tek karış vatan toprağından geri çekilmenin hesabını soracaksanız, sıkıysa Eskişehir ve Kütahya'yı Yunan ordusuna bırakıp Sakarya nehrine kadar çekilmenin hesabını sorunuz, eh artık kimden soracaksanız!
O zaman meclis içinde yöneltilen eleştirilere karşı "askerlik ilminin icabatını yerine getirdik" denilmişti. Bugün de yapılan bundan ibarettir.
Haa, niçin darbe yapıp Erdoğan'ı devirmiyor diye Necdet Paşa'ya gıcığınız varsa onu da delikanlı gibi açık söyleyin!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA