Necip Türk basını haberi "taksitle" verince ister istemez yorumu da bölük pörçük oluyor, günlere yayılıyor...
Rumelihisarı'nın içine mescit yapıyorlarmış!
Hayır. Mescit yapılmıyor, eskiden orada bulunan mescit yeniden yapılıyor. Bir restorasyon değilse de bir "rekonstrüksiyon" sözkonusu.
Şimdi muhalefete düşen görev, "gericiler mescit yapıyorlar" diye yaygara koparmak ve halktan biraz daha uzaklaşıp seçimde biraz daha oy kaybetmektir. Özellikle "Charlie basınının" dikkatlerine arz ederiz. (Fransız tutar saray "şapelini" altın kaplama yapar, takdirle karşılanır, bizde minicik mescit allerji yaratır.) Nitekim postalcı basın vık vık etmeye başladı bile.
Cem Yılmaz'ın "Anadolu rock müziğiyle" dalga geçmek için "eskilerden örnek vereceksin, mesela Dadaloğlu der ki" gırgırı uyarınca, bunlar da eskilerden örnek veriyorlar:
O mescidin minaresini yıktıran Celal Bayar'dır...
Yani: Celal Bayar "sizden" ya, onun yaptığına karşı mı geliyorsunuz?
Evet, karşı geliyoruz.
Bayar ve Menderes döneminde Rumelihisarı "temizliği" ve restorasyonu yanlış yapılmıştır, kötü yapılmıştır.
Şimdi, Kaleiçi mahallesinin mescidi yerine iade ediliyor.
Yetmez ama evet.
Elde "rölöve" var mıdır bilmem ama eski fotoğraflardan yola çıkılarak eski mahalle de bütünüyle yeniden canlandırılmalıdır.
Lumpen müziği konserlerini de artık başka yerde düzenlersiniz bir zahmet...
Evlerin içinde ne mi olacaktır?
Belediyenin ve bakanlığın meşrebine göre, ister Osmanlı Müzesi, ister kafeterya ve lokanta... İstenirse çıplak dekor olarak kalır.
Bugün müze yapılır, yarın CHP iktidara gelir meyhane yapar.
Önemli olan, kale bedenlerinin de badana edilmesi, yani beyaza boyanması ve kulelerin üstüne "kurşun kaplama sivri külahlarının" da yeniden geçirilmesidir.
Galata Kulesi'nde olduğu gibi.
O külah da Cemal Gürsel ve İsmet İnönü devrinde yapılmıştı, postalcı basın herhalde itiraz etmeyecektir.
Nitekim ses çıkarmıyorlar.
Rumelihisarı için geçerli olan önerimiz elbette Anadoluhisarı için de geçerlidir. İki hisar, yeniden doğacak ihtişamlarıyla karşılıklı birbirlerini tamamlayacaklardır.
Bu öneri elbette şehrin öbür ucundaki üçüncü hisarımız, yani Yedikule için de geçerlidir.
Onun da külahları yeniden yapılmalıdır.
Böylelikle o çevrenin havası da birdenbire değişecektir.
İsterlerse "hisarlara dokunma" ayağından yeni bir ayaklanma çıkarsınlar da hep birlikte gülelim. (Bu sefer arkalarında Alman gizli servisi olur da İstanbul sermayesi olmayabilir ha...) Saray ahırlarını yıkıp yerine futbol stadı yapanların, saray bahçesine kum dökenlerin, balıkçılık tesisi ve soğuk hava deposu konduranların restorasyona laf etmeye hakları yoktur!
Vahdettin Köşkü'nün restorasyonuna "içinde Vahdettin geçtiği için" itiraz edenler ağızlarını artık açmasınlar. Atatürk de Topkapı Sarayı'nı restore ettirmemiş miydi 1924 yılında?
Sonra tuttunuz, denize bakan yamacını yasak bölge ilan edip jandarma kışlası kondurdunuz, şimdi "askeriyeyi" oradan çıkarmak için uğraşılıyor.