Hatırlarsanız, bu ülkede Mustafa Sarıgül diye bir adam vardı...
Ekmeleddin İhsanoğlu diye bir adam olduğu gibi.
Mahsun Kırmızıgül, Yılmaz Morgül, Ferman Akgül, Fatih Yeşilgül, hatta rahmetli Yasemin Esmergül bile var da, bizi bütün bu güllerden sarısı daha çok ilgilendiriyor.
Bu gül gibi beyefendi sanatçı, "İnönü'nün bilmemnesiyle Özal'ın bilmemnesini birleştirip" önce CHP'nin, sonra da Türkiye'nin başına geçecekti... İstanbul sermayesinin, büyük umudu Kılıçdaroğlu da fos çıkınca aklına gelebilen çözüm bu olmuştu...
Deniz Baykal tarafından "hırsızlık yaptığı gerekçesiyle" kapıdan kovulmuş, Kılıçdaroğlu tarafından bacadan geri alınmıştı.
İstanbul belediyesini kazanamayacağını anlayınca sinirlerinin nasıl bozulduğunu, nasıl hırçınlaştığını, seçim kampanyasında adam dövmeye başladığını hatırlarım. Bu onun için eski bir gelenekti, kurultayda da Ateş Ünal Erzen'i dövmüştü.
Hani şu, eski eşi Aylin Hanım'ın önceleri "bir daha yüzüne bakmam" dediği ve Beyoğlu'nu ele geçirebilmek gibi boş bir hayal uğruna sonradan seçim meydanlarında elele tutuşup resim çektirdiği adam canım... Hani Aylin Hanım parti yönetiminin dikkatini çekip kendini aday yaptırmak için İstanbul'dan Ankara'ya kadar yürümüştü de bu iş en çok kilo vermesine yaramış, daha da güzelleşmişti...
İstanbul derken Şişli de elinden gitti.
Yani, gitti de gitmedi.
İnönü'nün bilmemnesi şimdilik sağlanmış, paşanın torunu Hayri İnönü (Ömer'in oğlu) Şişli'yi ele geçirmişti, Sarıgül bunun yanına kendi oğlu Emir'i kattı.
Yani aile işin başından ayrılmamış oluyordu... Don Corleone'nin dediği gibi, family business.
Bir dahaki seçime kadar mahdum bey koltuğu ılık tutsundu, gerisi Allah kerimdi... İnönü ile Sarıgül arasında "bir yıl sonra görevi senin oğluna bırakacağım, vallahi söz" şeklinde gizli bir anlaşmanın, hatta yazılı bir taahhütnamenin olduğu ileri sürülüyor, dedikodular içinde...
Anlaşılan Baba Sarıgül'ün sabrı daha dokuz ayda taşmış.
Hayri İnönü'yü yürütüp ipleri yeniden ele almanın zamanı geldiğini düşünmüş.
Böylece Şişli Belediyesi'nde, yeni başkanın deyimiyle "bazı sıkıntılar" doğmuş.
Başkanı istifaya zorlamışlar, fakat kendisi gazetecilerin konuyla ilgili sorularına, çok halkçı ve çok solcu olduğu için İngilizce cevap veriyor, "I won't confirm or deny it" diyor, ne doğrularım ne yalanlarım...
Eh biz de bu yazının başlığını halk anlasın diye İngilizce attık zaten, sarı gülün intikamı...
Bu arada Emir de babasının oğlu olduğunu, onun yolundan yürüdüğünü kanıtlayarak İnönü'nün danışmanlarından birinin burnunu kırmış, adamcağız on günlük rapor almış.
Şişli'de son sözü Kılıçdaroğlu söyleyecekmiş.
Söylerken belki bir eliyle de gene bozkurt işareti yapar, ne demek istediğini solcular anlarlar.
Oylarını ısrarla CHP'ye vererek ilçeyi AKP tasallutundan kurtaran bütün değerli Şişli ilericilerinin gözlerinden öperim.