Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Demek ki insanmış

Mustafa Kemal Paşa, 1919 yılının mayıs ayında İstanbul'dan Samsun'a giderken şiddetli böbrek sancısı çekiyordu.
Bu da çok doğaldı, çünkü yirmili yaşlarında, ağrılı ateş yapan ve sık idrara çıkmaya yol açan "pyelonefrit" hastalığına yakalanmıştı. Böbrek enfeksiyonu.
Seksenli yıllarda henüz günlük basına geçmemiştim, haftalık bir haber dergisinde çalışıyordum. Dergi, "12 Eylül döneminde işkence yapmış bir polisin itiraflarına" yer verdiği sayısıyla hem satışta hem etkinlikte birdenbire patlama yapmış, solda en saygın yayın organı kabul edilir olmuştu. Yıl 1986.
19 Mayıs "vesilesiyle" bir yazı yazdım, Atatürk'ün Samsun yolculuğunu anlattım, yazıda böbrek sancısı da geçiyordu. Yıl 1987.
Sansür edildi.
Solcu derginin yöneticileri, Atatürk'ün böbreklerinden rahatsız olduğunun bilinmesini istemiyorlardı...
Sonra Türkiye nereden nereye geldi, "Atatürk'ün parmağına diken batınca kan çıkması" bile doğal karşılanır oldu, bir bankanın televizyon reklamında kullanıldı.
Küçük Mustafa'nın Makbule'yle birlikte çiftlikte karga kovalarken ağaçtan düştüğünü ve de öldüğünü gösteren fantezi ürünü filmler bile yapıldı.
Dün bir muhalif gazeteyi açtım baktım, Atatürk'ün çeşitli hastalıklarını sayıp dökmüş. Gazete muvafık değil ha, muhalif.
Sakarya muharebesi sırasında attan düşüp üç kaburgasının kırılmasından tutun da, 1923 ve 1927'de aşırı sigara ve kahve tüketiminden dolayı iki kere kalp krizi geçirdiğine kadar. (Buna, toprağı bol olsun Andrew Mango, Atatürk biyografisinde yer vermişti de, Kemalistler hiç hoş karşılamamışlar, Mango yerine Lord Kinross'un o ünlü "yağlama yıkama kitabının" okunmasını istemişlerdi.)
Manastır Askeri İdadisi'nde sıtmaya yakalandığını, Çanakkale'de, Samsun yolunda, ayrıca Sivas Kongresi sırasında sıtma nöbeti geçirdiğini de bilmiyordum, dün öğrendim. Öğrenmenin yaşı yoktur.
Libya'da İtalyanlar'la Derne çarpışmaları sırasında gözüne kireç parçası girdiğini ve sol gözünde şaşılık kaldığını da dün öğrendik.
Meğerse düşmanları bunu abartarak "bir gözü kördür" deyip dururlarmış!
Ayrıca gençliğinden başlayarak kulağında egzama da varmış...
Eee, varmış da ne olmuş?
Hiiiç, onun da bizim gibi hastalıklara açık bir insan olduğu anlaşılmış.
Benim yüksek tansiyonum ve şekerim var, onun da böbrek iltihabı ve egzaması varmış, ne olmuş yani?
Şu olmuş: Eskiden bunları yazanın anasını ağlatırlardı.
Şimdi, "Konya'daki Mevlana türbesinden gökyüzüne bir lazer ışını yükselecek, Atatürk buna tutunarak aşağı inecek" diyenlere bile hukuki ya da tıbbi kovuşturma uygulanmıyor.
Atatürk'ün bir üvey babası ve üvey kardeşleri olduğunu, bu yüzden Zübeyde Hanım'la bozuştuğunu ve hatta uzun süre dargın olduğunu bile yazabiliyoruz. Günün birinde, Akaretler'deki evde anasıyla kavga ettiğini, oradan çıkmak zorunda kalıp Pera Palas'a taşındığını, sonra da Şişli'deki evi tuttuğunu da yazacağız.
Türkiye'de ne büyük bir zihniyet devrimi olmuş da farkında değiliz.
Ama postalcılara sorun, "karşıdevrim" diyeceklerdir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA