Gerici olduğu söylenen, tutucu olduğu söylenen, diktaya gittiği söylenen iktidar, isteyenin çocuğuna istediği ismi koyabilmesini serbest bırakıyor.
Bundan böyle kimse "senin ismin Türk ismi değil" diye suçlanamayacak, değiştirmeye zorlanamayacak.
Bundan böyle hiçbir nüfus memuru "ben bu ismi kabul etmem" de diyemeyecek.
İsmini ya da soyadını değiştirmek için mahkemeye gitme şartı da kaldırılıyor.
Bir dilekçe vereceksin, iş bitecek.
Bu bir devrimdir.
Yani istersem bir dilekçe verir, Engin'i Brad, Ardıç'ı da Pitt yapabilirim vallahi, gerisini hanımlar düşünsün...
CHP amigoları bu devrimi "Kürtler'e göz kırpmak" olarak yorumladılar.
Bunlar, hani "niçin hükümet Kobane'ye yardım etmiyor" diye de kıyameti koparanlar...
Evet, muhterem validenize değil, Kürtler'e göz kırpılıyor tabii.
Bu memlekette Maria serbest, Arşaluys serbest, Gupse serbest, Rojda yasak mı olacaktı?
"Değişik isimlerle tanışacağız" demiş bir amigo.
Bugüne kadar duymadıysan senin cehaletindir.
Hiç düşündün mü, niçin Rum isimlerine, Ermeni isimlerine "Türkçe değil" diye itiraz etmek kimsenin aklından geçmemiştir de Kürt isimleri tüyleri diken diken etmeye yetmiştir?
Eh, vandallar da artık kendi isimleriyle, göğüslerini gere gere ayaklanırlar, "hükümet sizi oyalıyor" gazına kendi isimleriyle gelirler!...
Devrim niteliğinde düzenlemeler bununla da kalmıyor tabii.
Pasaport verme yetkisi polisten alınıyor, nüfus müdürlüğüne kaydırılıyor. (Buna karşılık jandarma da askerden alınıp polise bağlanacak.
Sonuçta jandarma "kırsalın polisi" değil midir?) Pasaport almakla "kafakâğıdı çıkartmak" arasında hiçbir fark kalmayacak. (Yok, pasaport daha pahalı.)
"Sizin eski Türkiye'nizde" polis "beğenmediği kişiye" pasaport vermezdi. Hele nüfus kayıdın Anadolu'daysa anan ağlardı, yazışmalar en az bir ay sürerdi, ya da kendin gidip "elden" getirecektin evrakını.
Diktatör dediğiniz adamlar pasaport almayı yemek yemek, su içmek kadar kolaylaştırıyorlar.
Romanlarda okur, filmlerde görür, gıpta ederdik, "Amerika'da, İngiltere'de bir mektup gönderiyormuşsun, içine doğum belgenle iki fotoğrafını koyuyormuşsun, pasaportun evine geliyormuş"...
Bu adamlar pasaportu eve göndermeyi çoktan başardılar, kapı çalınınca inanamamıştım, gerçekmiş!
Haaa, bazı sert önlemler de yok değil tabii...
Internet'ten ayaklanma çağrısı yapan, ana avrat dümdüz giden "twitler" atan, Kur'an-ı Kerim'in üstüne sivri topuklu ayakkabısı ve boyalı tırnaklarıyla basıp bunun da fotoğrafını çeken ve sağa sola gönderen, enselenecek!
Üzülmeyin, melaneti sanal ortamda değil gene gazetenizde yaparsınız canım, gerçi "eski usul" ama serbest. Fakat orada Taksim ya da Okmeydanı gibi maske takamazsınız, size pek uymaz ama erkekçe dövüşeceksiniz.