Bir basın zillisi bana "iğrenç şişko" demişti. Benim gibi iğrenç olmayan sevimli şişkolara sevindirici bir haberim var: Berlin'de "Weingarten" diye bir mağaza keşfettim, 70 bedene kadar giyim eşyası satıyorlar!
Berlin'de, ünlü KaDeWe'yi geçin, Peek und Cloppenburg'un hemen yan sokağı, Nürnbergerstrasse... Başka Alman şehirlerinde şubeleri de var, Internet üzerinden de satış yapıyorlar. Bir tık uzakta.
Girdim, çok konuşan satıcı kızları sollayıp dibe doğru yürüdüm, aman Allah, birbirinden güzel Pierre Cardin pantalonlar, hem de 100 avronun altında.
Lakin kimisi yeşil, kimisi turuncu, kimisi tuğla rengi, kimisi gülkurusu... Çaresiz siyahını aldık. Aklım da ötekilerde kaldı.
Çünkü yengeniz başımın etini yedi: İcat çıkarma, yakışır mı sana, tanınmış adamsın, görenler ne derler, vs. Mahalle baskısını biliriz, bu da hane baskısı.
Öyle ya, ağır oturmak gerekiyor, ya siyah giyeceksin ya da gri tonları (yok, elli çeşidi değil, o işe bayan yazarlar bakıyorlar)... Pek pek lacivert, ya da bildiğin blucinin blu'su. Kahverengi zaten tipime gitmiyor, sarışın işidir.
Renkli pantalon giyene yakın zamana kadar "şöyle böyle" derlerdi.
Şimdi moda.
Türk erkeği de sevmiş... Anadolu'dan sipariş yağıyormuş. Hep birlikte kırılmadığımıza göre, bir hikmeti var. "Kitap okumanın delikanlıyı bozduğu" söylenirdi ama bu bozmuyor.
İtalya' dan çıkıp yayılmış, ama onlar daha çok cart renkleri tercih ediyorlarmış. Arkadaşımız Özge Yavuz'un haberine göre bizim erkekler renkli giymek istiyorlar ama dön dolaş koyu yeşil ya da bordoda karar kılıyorlar...
Dar paçaya da "temkinli" yaklaşıyor Türk erkeği, İtalya'da paçalar 16, bizde henüz 19 santimetre.
Bendeniz, herhalde şişko olduğum için, şu bedene her yerinden yapışıp adamı istavrite çeviren yeni modaya da ısınamadım, hani neredeyse redingota yakın uzun ceket severim (böylece göbeği de göstermeyecek), bir de otuzlu ve kırklı yılların yellim yelalem pantalonunu, paça elbette dubleli olacak.
Hani yanılıp da İtalyan paçası giysek, "tripoda konmuş amforaya" benzeyeceğiz!
Lakin bu bir devrimdir.
Yalnız "standart burjuva kılığından" vazgeçilmesini demiyorum, Avrupa uzun zamandır kravatı söktü attı, ceket, pardesü ya da palto tarihe karıştı, bu kılık yalnızca işe giden işadamlarına bırakıldı, herkes sırtında boğum boğum kapitone bir anorakla geziyor.
Anadolu'nun renkli pantalon giymesinden sözediyorum. Türkiye gelişiyor.
Gene de, Osmanlı'nın "rahatlık tutkusundan" kalma bilinçaltı bir dürtüyle, mümkün olduğu kadar "bol" giyinmek istiyor. Takım taklavatı fazla sıkıştırmaya gelmez, ısındıkça performansı düşer, serin kalmalı!
Nereden nereye... 1925 yılında Ankara'da, "paşam, emrediyorsanız şapka giyeriz ama bari önüne ay-yıldız koyalım" diyen dıngıllar vardı!