Bu lafı hepimiz çok sevmiştik: "Avrupa Yakası" dizisinde o unutulmaz Dilber Hala'yı oynayan Binnur Kaya'nın ortaya attığı "sahte Adana ağzıyla", hoşşikler...
Türk basınında ne çakallar, ne yılanlar, ne sırtlanlar, ayrıca ne yürüyen meşe kütükleri var da, berikilere "hoşşik" dersek ağızlarını açamazlar. Zaten Dilber Hala da diyor ki, "hoşşik bir küfür değildir, hakedene söylenir"...
Hoşşikler birkaç gündür sevgili darbecilerini hükümden kurtarmaya çalışıyorlar. Yargıtay mahkeme kararlarını büyük ölçüde onaylayınca bozuldular, "durun bakalım, daha bunu AM'si var, AİHM'si var" havalarına girdiler.
Yani, Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç'ın deyimiyle "AM'yi bir tür 'süper temyiz' gibi göstermeye" çalışıyorlar. AİHM'yi de böyle görmek ve göstermek istiyorlar.
"Böyle bir algı yaratmaya hakkınız yok" diyor Haşim Kılıç, "biz süper kurtarıcı değiliz". Ve de ekliyor: "AM, temyiz kararlarını yeniden temyize alma yetkisine sahip değildir... Biz, Yargıtay Ceza Dairesi'nin mahkûmiyet kararlarına değil, yargılama süresince özgürlük ihlali var mı yok mu, sanık savunmaları hukuka uygun gerçekleşti mi diye bakarız."
Açık açık da söylüyor: "Onun ötesinde hapis cezalarına müdahalemiz olamaz!"
AİHM için de durum farklı değildir. O da suçun "vasfına", delillere ve mahkûmiyetin derecesine karışamaz.
Şiştiniz mi hoşşikler?
Hadi şimdi gözümüzün içine baka baka yalan yazın: "Darbe teşebbüsünden sözedilebilmesi için darbe hareketinin başlaması, bu hareketin sanıkların elinde olmayan nedenlerle başarıya ulaşamaması gerekir"...
Plan yapmak yeterli değilmiş. Ancak tanklar sokağa dökülecekler de Radyoevi'nin önünde trafik yoğun olduğu için geri dönecekler, teşebbüs o zaman teşebbüs oluyormuş.
Siz gene de yazın, utanmayın. Sizin çocukları içeriden çıkaramasanız bile belki Mustafa Sarıgül'e iki oy çıkarırsınız, patronun ortağı da sevinir.