Her Türk erkeğinin doğuştan asker ve doğuştan futbol otoritesi olması gibi her Türk gazetecisi de doğuştan "Kürt sorunu uzmanı" olduğundan, barış görüşmeleri üzerine daha tonlarca mürekkep harcanacaktır. Kafanızı iyice karıştıracaklar.
Barış isteyenlere değil de istemeyenlere bakmak bizi daha sağlıklı bir yargıya götürecektir.
İstemeyenler başlıca iki grupta toplanıyorlar.
Bir: Düpedüz faşistler.
İki: Kendine solcu süsü vermeye çalışan gizli faşistler.
Açık faşistler bugüne kadar görüşlerini asla saklamadıkları gibi şimdi de net, tutarlı ve dürüst bir tavır takındılar.
Daha fazla kan, daha fazla ölüm istiyorlar. Hükümetin "gaflet, dalalet ve hatta hıyanet" içinde olduğunu söylüyorlar, başbakanı "Apo'nun kayığına binmekle" suçluyorlar.
Oy oranları da, gazetelerinin satış rakamları da bellidir, fazla da üstünde durmaya değmez.
Asıl ilginç olan, CHP içinde yuvalanmış gizli faşistler.
Bilindiği gibi bu partide iki ana fraksiyon var: Sosyaldemokratlık yapmaya çalışanlar ve "derin devletçi" bürokrasi sözcüleri. Parti yönetimi de bu iki uç arasında kararsız, bir o yana bir bu yana savrulup duruyor. Çünkü iki kanattan biri ağırlığını koyup partiyi ele geçiremiyor. Acaba bunun için iki taraf da yeni ve daha ağır bir seçim yenilgisi mi bekliyor?
Parti yönetimi dediğim, başta Kılıçdaroğlu. "Hükümete bu konuda kredi verdiğini" söyleyerek süreçte geri kalmamaya çalıştı.
İlk tepkiyi başbakandan, ikinci tepkiyi de kendi adamlarından yedi.
Partinin "eski günler" özlemcisi ve bürokrat temsilcisi kesiminden Emine Ülker Tarhan, "Öcalan'ı sevgi kelebeğine dönüştürdüler" diyerek, barış sürecine taş koyacaklarının ilk işaretini verdi. CHP'nin gizli faşist kanadı barış istemiyor.
Bir yanda da gene "yetmez ama evetçiler" var... Bu lafı "evet ama yetmez" diye ters çevirsek daha uygun olacak. Mızmız liberaller "Apo'ya ve militanlara af çıksın" istiyorlar, başbakanın tavrını hiç beğenmiyorlar.
Yani bir kesim hiç taviz istemiyor, bir kesim de tam taviz.
Bir kesim savaşın sonsuza kadar sürmesinden yana, başka bir kesim "Türkiye Cumhuriyeti'nin bu savaşta yenildiğini itiraf etmesinden" yana! Şimdi, CHP'nin nasıl ve hangi noktada su koyuvereceğini merakla bekliyoruz.
Bunun seçim sandıklarına nasıl yansıyacağını da...
Bendenizi asıl eğlendiren, muhalif basındır tabii.
Nasıl da iki arada bir derede kaldılar! Bir yanda "barış görüşmeleri desteklenecek" şeklinde patron fırçası, öbür yanda bürokrat müşteriyi (emekli memur okurları) darıltmama çabası, hem CHP'nin reklamını yapıp hem de MHP'ye şirin görünme endişesi, fakat C HP'nin içinde de hangi fraksiyonu koruyup kollayacağını tam olarak bilememe sıkıntısı... İşin kötüsü, "gizli jokerleri" Mustafa Sarıgül de ağzını açıp bir şey söylemiyor...
Ne zaman rahatlayacaklar, biliyor musunuz? Kılıçdaroğlu bu işi Güldal Mumcu ile götüremeyeceğini anlayıp, cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP ile güçbirliği yapıp Meral Akşener'i "ortak aday" göstereceği zaman!
Eh, o gün CHP de "aslına rücu" etmiş olur ki tadından yenmez... Fraksiyon bilmecesi de açıklık kazanır.